En son arabaya bindigimizin üzerinden ne kadar saat geçti bilmiyordum ama havanın kararmasından bi hayli zaman geçtiği aşikardı. Karnım acıkmış,bedenim koltukla bir bütün olmuştu. Sabah yaşadığımız olayı yavaş yavaş unutmaya çalışsamda Baran'a her bakışımda tekrardan zihnime o utanç verici anlar doluyordu. Bu yüzden de ona ne karnımın acıktığını nede yorulduğumu dillendirebiliyordum. Sabırla Baran'ın mola vermesini bekliyordum. Ara ara onunda gözleri beni buluyordu, bakislarini üzerimde hissetsem bile göz göz gelmemek adına bunu yok saymayı seçiyordum.
Başımda şimdilik iyiydi. Şişlik inmiş yerine hafif morumsu bir renk almıştı. Ufak bir sızlama olması durumunda ciddi birşey yoktu. Ben camdan dışarıya izlemeye devam ederken arabanın içi acıkmış olan karnımın gurultusuyla dolmuştu. Yeni bir utanç daha ne güzel! Bakışlarımı çekinerek Baran'a çevirdim. Sanırım karnımın gurultusunu duyan sadece ben değildim. Gözlerinin benim üzerimde olması bunun en büyük kanıtıydı.
"Kusura bakma lütfen. Kendimi yola o kadar kaptırmışım ki bunu düşünemedim. En yakın lokanda da durup karnımızı doyururuz biraz daha dayan olur mu?"
Dediği şeyle başımı sallayıp cama çevirdim. Hadi beni düşünmedin sende mi acıkmadın be adam.
Biraz daha gittikten sonra hemen yol kenarında duran küçük bir lokantada durmuştuk. Hiç Baran'i beklemeden kapıyı hemencecik açmıştım. Arabadan iner inmez lokantadan gelen kokularla bir süre mest olmuştum. Buram buram kokan pidenin kokusunu hiç çekinmeden ciğerlerime yollamıştım. Tabi bunu yapmam aç olan karnıma pekte iyi gelmemişti.
"Hadi içeriye girelim."
Komutunu hemen uyup onunla birlikte yürümeye başladım. Ben sadece yemeği düşünürken Baran etrafı bakmakla meşguldü. Sanırım birileri bizi takip ediyor mu diye kontrol ediyordu belkide bu yüzden hiç mola vermemiştik.
Lokantanın içine ayak basar basmaz düşüncelerim bir çığ gibi uçup gitmişti. Şimdi bu enfes kokular daha yakından geliyordu. Kapıda bizi karşılayan çalışan sayesinde bir masaya geçip oturduk. Masaya bıraktığı menüyü elime alıp hızlıca ne yiyebilecegime baktım. Burası küçük çaplı bir lokantaydi. O yüzden pek fazla bir seçenek yoktu. Hoş şuanda ne olsa yerdim hem öyle yemek seçen biriside olmamıştım hiçbir zaman. Zaten benim en zengin yemeğim pideydi ah birde lahmacun. Bunlar olduğu sürece midem her türlü doyardı.
Menüyü elimden bırakıp Baran'a baktım. Benim aksime o hala menüye bakıyordu. Belliki pek onun damak tadına uyan yemekler yoktu. Kaçırdıklarını bilse bu kadar zorlanır miydi hiç. Gözlerimi devirip ellerimi masaya dayadım. Artık biran önce karar vermeliydi yoksa şuracıkta bayılacaktım. Üstüne bu kokulara maruz kalmam direncimi daha da düşürüyordu. Bir taraftan ayağımla ritim tutuyor bir taraftanda sabırsızlıkla Baran'ın sipariş vermesini bekliyordum. Yok ama ben dayanmayacaktım daha fazla.
"Seçemedin mi daha?"
Benim sesimle başını menüden kaldırıp bana baktı.
"Bunlar çok yağlı ve çok sağlıksız."
Bunlar beni neden şaşırtmadı acaba. Adam bu vücudu lahmacun yiyerek yapacak hali yok ya. Gözlerimi devirme isteğini atıp ılımlı yaklaşmaya çalışmak için kendimi zorladım.
"Bir kerelikten birşey olmaz. Hem denemiş olursun. Ben pide söyleyeceğim istersen sanada söyleyim. Kesinlikle pişman olmayacaksın."
Kararsizca bir menüye birde bana bakıyordu. Ben ise gülümseye çalışarak sabırla onun karar vermesini bekliyordum. Daha ne kadar bekleyecektim böyle inanın bilmiyorum. Tek başıma olsam şimdiye çoktan siparişimi vermiştim. Hatta belki mutfaktan çıkmış bana doğru geliyordu. Gözlerimi kapatıp derince nefes çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL (Yeniden Düzenlenecektir)
Подростковая литератураBen sigarayı almakla meşgulken Baran bedenini aşağı doğru kaydırdı. Bunu yapması bakışlarımın ona dönmesine yol açmıştı. Keşke bakışlarım hiç onu bulmasaydı. Resmen adamın dibine girmiştim. Yüzümüzde bir iki santim ya vardı ya da yoktu. Ben ne ara...