"Aramıza hoşgeldin Hayat."
Masanın başında oturan kızılımsı gözlere sahip adam söylemişti bunu. Ve onun bana bakarak konuşması herkesin bakışını üzerime çekmişti. Bu bakışlar benim utanmamı sağlayınca cılız sesimle yanıtladım.
"Hosbulduk. Yanlız.. Ben sizin adınızı bilmiyorum."
"Benim hatam ben Batın."
"Memnun oldum."
"Bende."
Bana sevecenlikle bakan yüzü biranda ciddiye bürünmüştü. Nasıl bu kadar çabuk şekil degistirebiliyordu bu adam? Şimdi ise yanımda oturan Baran'a hedef almıştı.
"Öncelikle sana teşekkür ederim Baran. Hayat'i bize sağ sağlim getirdigin için. Bizim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun." Kısaca Baran'in onaylamasından sonra kaldığı yerden devam etti. Bu sefer gozlerini bana dikmişti. "Eminim bu durumu kabullenmekte başta zorlanmisindir. Neyseki bu süreç fazla uzamamış. Burada olduğun için çok minnettarım." Bizimle ilgili sözleri bittikten sonra ayağa kalkıp masanın etrafında dönerek konuşmayı sürdürdü. O,öyle yapınca herkes pür dikkat onu izlemeye başladı.
"Burada durupta bu konuşmayı daha fazla uzatma taraftarı değilim. Biran önce İklim'i hayata döldürmeliyiz. Zaman ilerliyor ve bizim zamana ihtiyacımız yok." Elllerini sandelyeye koyup"Cok kayıplar verdik. Bunun daha fazla olmasına izin veremeyiz. Artık vakit geldi. Yola cikiyoruz!"
Sanki bunu söylemesini beklermiş gibi herkes biranda ayaklandı. Tabi bizde öyle. Bu adamın ayrı bir atmosferi vardı. Sanki tek bakışıyla size herşeyi yaptırım gibi güçlü bir enerjiye sahipti. Açıkçası bu adamdan korkmadım desem yalan olur. Neyseki benimle bir derdi yoktu hatta onlar için oldukça önemliydim. Ah bunların hicbir önemi yoktu ben bugün kardeşimi görecektim.
****
Heyecanlıydım. Bir aksilik olurda kardesimi göremem diyede ölesiye korkuyordum. Duygularim birbirine girmiş beni yöneltmesine seyirci kalmıştım. Baran'da sanki benim bu halimi hissedermiş gibi beni daha çok kendine sokmuştu. Kollarıyla beni sarmış uysalca kolumu sıvazliyordu. Bu beni bir nebzede olsun rahatlatmaya yetmiyordu ama yinede yanımda olduğu için ona tüm şükranlarımı sunuyordum.
Hemen ilerimizde bize öncülük yapan Batın'ı takip ediyorduk. Kimdi neydi bilmiyorum ama kardeşimi önemsediği ap açık ortaydı. Belkide kendisi ve diğerleri için önemsemek zorunda kalıyordu bilemiyorum. Ara ara arkasına bakıp bize kontrol ediyordu. Onun tavrı beni tedirgin etsede sessiz kalıyordum. Nereye gittigimizden habersiz öylece ilerliyorduk. Kimse şimdilik bana birşey söylemişti ama varsayımlarıma göre kardeşim hayatta değildi. Sanırım ona hayat verecek kişide bendim. Bu nasıl yapılır bilmesemde varlığımin boşuna olmadığından emindim. Ve içten içe de kendime kızmazdan aliyokamiyordum. Ben nasıl olurda şimdiye kadar kardeşimi hissedememiştim. Işte bu duygu beni üzüyordu. Her ne kadar kendimi suçlamamam gerektiğini bilsemde engel olmamiyordum bu içimdeki suçluluk duygusuna.
Karanlikla çevrili bir yolda ilerliyorduk. Bu yol beni kardeşime götürecekti. Bu yüzdendir ki bu karanlık beni korkutmuyordu. Zaten benim asıl korktuğum birşeylerin ters gitme ihtimaliydi. Herşey dilediğimiz gibi gittiği sürece kardeşime giden bu karanlık yolu hergün yürüyebilirdim.
"Geldik."
Önümde duran Batın'ın çekilmesiyle toprakla örtünmüş mezarlığı gördüm. Şimdi benim kardeşim burada mi yatıyordu? Gözlerim bunun acısıyla yanarken onu söndürecek yaşlar akmaya başladı. Ben sessizce ağlarken etrafımda konuşulan seslere kulak veremiyordum. Şuan tek düşündüğüm kardeşimin bu toprağın altında yatan cansız bedeniydi. Kim bilir daha nelerle mücadele vermek zorunda bırakılmıştı. Ama bu onun için son değildi. O ölmemişti öyle değil mi? Ayaklarım benden bağımsız mezarına doğru gitti. Dizlerimin üzerinde çöküp onu örten toprağa dokundum. Içine hapsettiği toprağa. Kalbim daha fazla sıkışmaya başlayınca birileri kolumdan tutup beni kaldırdı. Bakmadım kim olduğuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL (Yeniden Düzenlenecektir)
Teen FictionBen sigarayı almakla meşgulken Baran bedenini aşağı doğru kaydırdı. Bunu yapması bakışlarımın ona dönmesine yol açmıştı. Keşke bakışlarım hiç onu bulmasaydı. Resmen adamın dibine girmiştim. Yüzümüzde bir iki santim ya vardı ya da yoktu. Ben ne ara...