Gözlerim bir süre daha karşımdaki adama değmişti. Gerçekten etikileyici birisiydi ve sanki bu yüzü daha önce görmüş gibiydim. Oysa bu adamı daha önce görme ihtimalim olamazdı. Bu saçma düşünceleri kafamdan silip konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Teşekkür ederim."
Sanki söylediğimi duymamış gibi hala bana bakmaya devam ediyordu. Çok fazla dikkatli bakması benim gerilmeme yol açsada bunu ona göstermedim. Artık gitmem gerekiyordu sonuçta teşekkürümü etmiştim. Son kez karşımdaki adama bakıp arkama doğru dönmek üzereydim ki onun sesini duydum. Ses tonu da kendisi kadar etkileyiciydi.
"Önemli değil Hayat."
İsmimi söylemiş olması hem onu şaşırtmış hemde beni şaşırtmıştı. Bu adam beni nerden tanıyabilirdi ki.
"İsmimi nereden biliyorsunuz?"
"Ben herşeyi bilirim."
Bunu o kadar ciddi ve kendinden emin söylemişti ki biran onun herşeyi bileceğini düşündüm. Bu beni biraz ürkütse de sorularımı sormaya devam ettim.
"Ben sizin isminizi bilmiyorken siz nasıl oluyorda benim ismimi bilebiliyorsunuz?"
"Ben Baran Atalay" diyerek bana elini uzatmıştı. Ben ona ismini sormamıştım ki. Ve ayrıca soruma cevap vermemiş olması beni daha çok meraklandırmıştı. Uzaktığı eli hala havada gözleri ise inatla bendeydi. Sanki eline tutmak zorundaymışım gibi. Bunu görmemezlikten gelip sorumu tekrardan sordum.
"İsmimi nereden biliyorsunuz."
Uzaktığı elini geri çekmişti ve bu durum onu baya bozmuşa benziyordu.
"Bu seni ilgilendirmez . Biliyorum işte daha fazla uzatma."
Nasıl beni ilgilendirmezdi? Karşımdaki adam benim ismimi biliyordu ve ben o istedi diye konuyu uzatmayacaktım. Yüzüme yerleşen pekte gerçek olmayan gülüşümle ona baktım.
"Benim için önemli. Ve emin olun bunu öğrenene kadar peşinizi bırakmam."
"Peki sen nasıl istersen."
Deyip oradan uzaklaşmıştı. Bense arkasından bakmakla kalmıştım. Dişlerimi sıkıp salona gitmek için ayaklarımı hareket ettirdim. Görünüşün aksine fazlaca sinir bozucu bir adamdı. Ama ben bu işin peşini bırakmayacaktım. Ailesiyle birlikte sohbet eden Buse'yi görmemle ona doğru yürümeye başladım ama gözüm o adamı arıyordu nereye kaybolmuştu hemen.
Buse ve ailesiyle biraz sohbet ettikten sonra gitmek için hareketlenmiştik. Çıkışa doğru ilerlerken gözüm ışığın yansıttiğı kadarıyla o adamı yani Baran'ı görmüştüm. Bunu değerlendirmek adına Buse'ye dönüp "bir arkadaşımı gördüm hemen geliyorum"diyerek onların gitmesini bekledim. Onlar benden uzaklaşınca köşede telefonla konuşan adama doğru ilerlemeye başladım.
Geldiğimi fark etmesi için tam önünde durdum. Beni gördüğü halde yüz hatlarında hiç bir değişiklik olmamıştı. Şaşırması gerekmez miydi aman neyse ne önemli olan bu değildi. Ona kaşlarımı kaldırmış artık şu konuşmayı bitir dercesine bakıyordum. Sanki beni daha fazla sinir etmek istercesine konuştukça konuşuyordu. Eminim yüzüm sinirden çoktan kızarmıştı. Daha fazla bunu katlanamayacaktım ona bir adım atıp
"Kapat artık şunu" dedim gözleri dudaklarıma değince biranda ağzımı kapatmak zorunda kalmıştım. Ve nihayet telefonu kapatmıştı.
"Ne söyleyeceksen çabuk söyle işim var."
Konuşma tarzı hiç hoş değildi. Bunu görmemezlikten gelip konuya girdim.
"Sizden alacağım bir cevap vardı. Evet sizi dinliyorum." Diyip ellerimi belime koymuştum. Bugün bunu öğrenecektim yoksa gerçekten peşini bırakmazdım. Gözleri önce belime koyulan ellere sonrada yüzüme kaymıştı. Gülümser gibi olmuştu ama bundan pekte emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL (Yeniden Düzenlenecektir)
JugendliteraturBen sigarayı almakla meşgulken Baran bedenini aşağı doğru kaydırdı. Bunu yapması bakışlarımın ona dönmesine yol açmıştı. Keşke bakışlarım hiç onu bulmasaydı. Resmen adamın dibine girmiştim. Yüzümüzde bir iki santim ya vardı ya da yoktu. Ben ne ara...