Bölüm 2

823 50 0
                                    

"Evet Serkan seni dinliyorum."

"Efendim bahsettiğiniz kişiyi araştırdık." Kaşlarımı çatmış Serkan'ın anlatmasını bekliyordum.
"İsmi Hayat Gürsoy, 19 yaşında annesini ve babasını küçük yaşta kaybetmiş. Geçen seneye kadar yetiştirme yurdunda kalıyormuş. Reşit olunca yurttan ayrılmış hem çalışıp hemde okuyor. Hukuk 2. Sınıf öğrencisi. Zeki bir kız okuluda birincilikle bitirmiş zaten. Şuanda tek başına yaşıyor. Ayrıca bir kaç kitap yazmış yani yazar diyebiliriz.

Demek ismi Hayatmış..yetiştirme yurdunda kalmış olması ve üzerine böyle bir olayla karşılaşması epey zor olmuştur. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp.
"Peki o piçin hakkında birşey öğrenebildin mi?" "Evet. Arda Taş oda hukuk öğrencisi zaten Hayat Hanımla oradan tanışmışlar. Ailenin tek çocuğu babası savcı, annesi doktor yani varlıklı bir ailesi var. Arkadaşıyla yaşıyor hatta kamera kayıtlarına ulaştık. Hayat Hanımla tartışdıklarına dair görüntüler var elimizde buyrun isterseniz siz izleyin." "Tamam Serkan. Onu alıp buraya getirin onunla görmem gereken işim var." "Şey Baran Bey işinize karışmak istemem ama babası savcı sizin için tehlikeli olmaz mı?" Sandalyeden kalkıp Serkan'ın karşısına geçtim "sen ne zaman benim birinden korktuğumu gördün Serkan!" "Afedersiniz efendim." "Şimdi git ve o puştu bana getir!" "Tamam efendim."

Serkan'ın getirdiği cd'yi laptopa takıp açılmasını bekledim. Hayat perişan bir halde evden çıkıyordu saldırıya uğradığı o kadar belliydi ki ellerimi sıkıp izlemeye devam ettim. Piç herif kolundan tutup ona engel olmaya çalışıyordu, Hayat ise yüzüne hic bakmıyor elinden kurtulmaya çalışıyordu. Büyük uğraşın sonunda nihayet elinden kurtulmuştu koşarcasına oradan uzaklaştı. Arda ise telaşlı bir şekilde eve girdi. Sonrası yoktu.

Gerçekten ona dokunmuştu Hayat'ın gözlerinden ve halinden anlaşılıyordu aniden ayağa kalkıp elimi duvara geçirdim. Bu nasıl bir zihniyetti nasıl o kıza dokunurdu. Onu bir elime geçirirsem doğduğu güne pişman edicektim puç herif! Kendime hakim olamıyordum allah kahretsin!
"Abi. Abi iyimisin?" "O adamı getir bana Serkan duydun mu beni!"
"Tamam abi. Abi sana birşey sorucam" Ne var dersine suratına baktım. "Abi bu adam kıza ne yapmış?"
Serkan'ın yakasına yapışıp "bir daha ona adam sıfatını yakıştırma." Ellerimi yakasından çekip sandalyeye doğru ilerledim. "O kıza tecavüz etmiş Serkan." "Şerefsiz. Merak etme abi en kısa zamanda burada olacak." Başımla salladım. Laptopdaki cd'yi çıkarıp kasaya koydum. Bu benim işimi yarayacaktı.

Aklıma takılan birşey vardı hukuk okuyan bir insan nasıl olurda karakola gidip o adamı şikayet etmezdi üstelik dünkü saldırıyı göz ardı edip şikayetçi olmamıştı. Ne diye bu mesleği seçti ki? Kapının sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Gir.

"Baran Bey 10 dakika sonra Polat Beyle toplantınız var."

"Tamam Sinem sağol."
Toplantıyı tamamen unutmuştum. Masamdaki dosyayı alıp toplantı odasına doğru ilerlemeye başladım.
"Sinem bana kahve getir." "Tamam Baran Bey." Koltuğa oturup dosyaları masaya bıraktım. "Faruk dosyaları dağıt birazdan gelirler." "Tamam Baran Bey."

"Hoşgeldiniz Polat Bey."

"Hoşbulduk Baran Bey" buyrun oturun lütfen. Sinem'e baktım işinde çok iyiydi ama biraz saftı gözlerimle işaret yaptığım halde hala ne demek istediğimi anlamamıştı dişlerimi sıkıp bana yaklaşmasını söyledim. Yanıma geldiğinde kendime hakim olup "Sinem gelen misafirlerime birşey içecek misiniz diye sormayacak mısın? Bunu da mı ben söyleyim sana!" "Çok..çok özür dilerim Baran Bey." Gözlerimi yumup bu anın geçmesini bekledim.

"Hoşcakalın Baran Bey."

"Sizde Polat Bey."

"Bu arada bir akşam ayarlayalımda oturalım. İkimizde gençsiz sonuçta değil mi?"

Yaptığı imayı anlayıp gür bir kahkaha attım. "Olur Polat Bey oturalım bir akşam." Beni başıyla onaylayıp çıkışa doğru ilerledi. Bu adam benden de çapkındı hafifçe gülüp odama gittim. Kapıda Serkanla karşılaştım. Tam birşey söylüyordu ki lafını kesip odaya soktum. "Böyle şeyleri dışarda konuşmuyoruz demi Serkan."
"Evet efendim kusura bakmayın."
"Neyse önemli değil ne söyleyecektin?"
"Arda Taş depoda efendim."
"Bu ne hız aferim Serkan aferim."
"Sen çık arabayı ayarla."
"Peki Efendim."
Masadan telefonumu ve çeketimi alıp dışarıya çıktım.
"Sinem ben çıkıyorum birşey olursa ararsın."
"Peki efendim. Şey iki saat sonra toplantınız vardı."
"O zamana gelmiş olurum."
"Peki Baran bey."

Arabadan inip depoya doğru ilerledim. Bu şerefsiz tam karşımdaydı,bakışlarından beni tanıyıp tanımadığını çıkarmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Ona biraz daha yaklaşıp yüz yüze gelmemizi sağladım. "Sen kimsin? Ben neden buradayım! Bunun için çok pisman olacaksın." Boş tehdidini salladıktan sonra bu haline kahkaha attım.
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Hemen beni bırak!"
Adamlarımdan sandalye isteyip karşısına oturdum. "Babası savcı annesi doktor oğullarıda şerefsizin teki! Bu yeterli mi piç."
"Babamın savcı olduğunu bildiğin halde ne haklı beni buraya getirirsin."
"Seni benim elimden baban bile kurtaramaz orosbu çocuğu!" Diyip tüm gücümle yüzüne yumruğumu geçirdim.
Agzındaki kanı tükürüp nefretle suratıma baktı. "Seni mahvedicem bu yaptığına çok pişman olacaksın."
"Eğer hala yaşıyor olursan." Tabikide öldürmeyecektim,öldürmek bunun gibilerine ödül olur. Gözleri korkuyla açıldı bu benim için yeterliydi benden korkmalıydı. "Seni ilk defa görüyorum benimle ne derdin olabilir ki?"
"Dün bir kadının bedenini izinsiz dokunmuşsun!"
"Hayat. Hayat mı söyledi sana bunu?
"Demek gerçekten dokundun" diyip bir daha yüzüne yumruğumu geçirdim.
"Bak benim kafam çok iyiydi ben ona zarar verecek birşey asla yapmam. Kendimde değildim çok pişmanım."
"Kendinde değildin demek." yavaşca ayağa kalkıp Serkan'ın ipleri çözmesi için işaret verdim. "Ayağa kalk!"
"Ben Hayat'ı seviyorum eğer kafam güzel olmasaydı asla böyle birşey yapmazdım."
"Ama yaptın!" Diyip karnına en sert yumruğumu geçirdim. Şimdi depo onun sesiyle dolmuştu. Bir şerefsize davranılması gerektiği gibi davranmıştım. Son kez arkama dönüp yerde yatan piçe baktım. Tam kapıdan çıkıyordum ki onun sesini duydum.
"Babam bana bunu kimin yaptığını sorduğunda ne yapacaksın diyip kahkaha atmaya başladı."
Yavaşca ona yaklaşıp "sen babasının arkasına sığınan zavallının birisin. Ayrıca baban bana hiçbir şey yapamaz."
"Babamın neler yapacağını tahmin bile edemezsin."
"Bana bak! Beni daha fazla delirtme eğer ölmek istemiyorsan sus! Baban bana bir sik yapamaz bunu da o kalın kafana sok! " ellerimle saçlarına tutup yerden başını kaldırdım gözlerinin içine bakıp "Hayat'ın o evden nasıl çıktığına şahit oldum bunu ispat etmek kolay olmasa gerek ha! ne dersin orosbu çocuğu!" Sert bir şekilde başını yere vurup ayağa kalktım. Serkan'a dönüp alın bunu nerden aldıysanız oraya atın bayıltana kadar dövmeye devam edin. Son anda aklıma gelen şeyle "Hayat'tan uzak duracaksın! Yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm!"

Eve gidip hemen üstümdekilerden kurtulup kendime duşa attım. İşte şimdi istediğim huzuru bulmuştum.
Üzerimi giyindikten sonra evden çıkıp şirkete doğru yol aldım.

Şirketle işim bittikten sonra annemlerin yanına geldim. Ah yine döktürmüştü valide sultan. Yanaklarından öpüp sofraya oturdum. Babam artık daha iyiydi uzun uğraşlar sonunda yürüyebiliyordu. Ne zaman babama baksam bana olan minnet bakışlarıyla karşılaşırdım. Asıl benim onlara minnet duymam gerekmez miydi. "Nasılsın baba?"
"İyiyim oğlum sen nasılsın?"
"Gördüğün gibi baba iyiyim bende."
"Artık hiç eve uğramaz oldu oğlun Hasan Bey kulağını mı çeksek napsak?"
"Doğru diyorsun Hanım şu senin yemeklerinde olmasa eve uğramayacak sıpa." Babamların bu tatlı isyanlarını dinlemek beni ne kadar eğlendirse de haklılardı işler yüzünden pek fazla eve uğramaz olmuştum. Bu suskunluğumu fark eden annem hemen yanıma gelip ellerini o sıcak avuçlarına aldı.
"Oğlum biz sadece seninle uğraşıyoruz yoksa ne kadar çalıştığını biliyoruz elbette. Lütfen kendini üzme."
"Size daha fazla vakit ayırmam gerekirdi kusura bakmayın."
"Canım oğlum sen bizi dert etme olur mu?"
"Nasıl etmem anne sizinle oturup sohbet edemiyoruz bile."
"Seni bir kaç dakika görmek bile yetiyor bize lütfen bunları düşünüp canını sıkma tamam mı oğlum."
"Annen haklı oğlum hep işlerle meşgulsun biraz da kendi hayatını yaşaman lazım bizi düşünme biz senin içini biliyoruz zaten."
"Sizi seviyorum." Babamda ayağa kalkıp yanımdaki sandalyeye oturdu. "Bizde seni seviyoruz oğlum." İkisinide sarılıp varlıkları için şükrettim.
"Hadi kalk bey yemekler soğudu."

Hep beraber yemeklerimizi yiyip sohbet ettik. Bugün eve gitmesem daha iyiydi zaten mecbur kalmadıkça gitmiyordum. Annemin yanağından öpüp iyi geceler dileyerek odama çıktım. Günün yorğunluğuyla kendimi yatağa attım.

YOL (Yeniden Düzenlenecektir)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin