Alarmın sesiyle gözlerimi açtım,komedinin üzerinde duran telefonu alıp şu iğrenç melodiye kapattım. Bugün saat 10:00 da dersimiz vardı. Gözlerim Buse'ye kayınca hala uyuyor olduğunu gördüm. Hafifçe Buse'yi dokunup uyanması gerektiğini söyledim. Neyseki beni çok fazla uğraştırmamıştı.
Dün aniden buraya gelince kıyafet alamamıştım evden, o yüzden Buse'nin kıyafetlerinden bir kaçını ödünç almıştım. Her zamanki gibi klasik pantolon ve kazak giydikten sonra hazırdım. Salona indiğimde kahvaltının hazır olduğunu görüp hemen masaya oturmuştuk. Şimdi ise arabaya binmiş okula gidiyorduk.
Bazen Buse'nin ne kadar şanslı olduğunu düşünürdüm. Onu düşünen bir ailesi vardı ayrıca çalışmak zorunda da değildi. Neyseki bunların farkındaydı ailesine karşı hep saygılıydı. Şımarık birisi asla olmamıştı yoksa nasıl arkadaş olabilirdik ki. Ona baktığımı fark eden Buse "yüzüm de birşey mi var?"
Onun bu sorusuna gülüp başımı olumsuzca salladım.Derse geç kalmamak için acele ediyorduk yoksa Akif Hoca bizi derse almayabilirdi. Çok sinir ve aksi bir hocaydı. Nihayet sınıfı varmıştık derin bir nefes verip boş bir yere oturduk.
Ders bitmişti bizde kafetarya gidip kahve alacaktık. Bir sonraki dersimiz iki saat sonraydı. Kahvelerimi alıp bahçede oturma kararı aldık. Öğrenciler için yapılan masa ve sandalyelerden oluşan küçük bir cafe vardı. Hava soğuk diye pek kimse orada bulunmazdı, genelde sigara içenler bulunurdu. Yanılmıştım, burada çok kişi vardı umarım boş bir masa bulabilirdik. Ben etrafa bakarken Buse el işaretiyle beni çağırıyordu ne ara yanımdan ayrılmıştı bu kız. Yanına gidip kolayca bulduğu masaya oturduk. Soğuk havaları severdim ben, heleki kahve varsa ayrı bir güzel olurdu. Sanırım digerleride böyle düşünüyordu yoksa bu soğuk havada ne işleri vardı bahçede.
"Ay biran şu ders hic bitmeyecek sandım."
Söylediğine gülüp bende onu onayladım.
Dün akşamki davette insanların giyimleri hakkında konuşuyorduk. Tabikide ben böyle şeylere asla önem vermem, hoş Buse de vermez ama sevmediği ne kadar çok insan varsa artık anlata anlata bitirememişti. Yok onun saçı yok onun makyajı yok kıyafeti derken beynim allak bullak olmuştu. Kıybetin dibine vurmuştu bugün Buse ama gelin görün ki farkında bile değildi. Hala anlatırken biranda sustu, ne oldu dercesine suratına bakınca kaşıyla arkamı gösterdi hafifçe arkama dönüp baktığımda arkadaşlarıyla konuşan Arda'yla karşılaştım. Hemen önüme döndüm beni görmesini istemiyordum.
"Buse yüzünü kapat seni görürse benide görür." Dedim. Yüzüne baktığımda ters giden birşeyler olduğunu fark ettim. Tam birşey diyecekti ki Arda'nın sesini duyduk oda susmak zorunda kaldı. Ah çoktan fark etmişti bizi.
"Hayat, biraz konuşabilir miyiz?"
Konuşmak mı bu çocuk ne saçmalıyordu böyle. Ona cevap vermeden masadan kalktım benimle birlikte Buse de kalkmıştı. Yanından geçerken kolumu tuttu dişlerimi sıkıp
"Bırak! Dokunma bana."dedim. Sanki ateşi dokunurmuşcasına aniden elini üzerimden çekti.
"Konuşmamız lazım."
"Seninle konuşmak mı ? Kısa bir kahkaha atıp yüzünü bile görmek istemiyorum."
Diyip arkama döndüm. Bu sefer önümü kesmişti. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Onu görmek istemiyordum niye ısrar ediyordu ki.
"Özür dilerim Hayat. Ben böyle olsun istemedim. Beni tanıyorsun asla böyle birşey yapmam."
Gözlerim yüzünü bulmuştu bu sefer daha dikkatli bakıyordum. Sanki dayak yemiş gibi bir hali vardı yüzündeki morluklar daha yeni olduğunu gösteriyordu. Ne olduysa oldu beni ilgilendirmezdi sonuçta. Daha fazla onun yüzünü görmeyi tahammül edemeyecektim. Biran önce ne söyleyecekse söyleyip gitmeliydi. Yoksa kendime engel olamayabilirdim. Ruhsuz bir şekilde
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL (Yeniden Düzenlenecektir)
Teen FictionBen sigarayı almakla meşgulken Baran bedenini aşağı doğru kaydırdı. Bunu yapması bakışlarımın ona dönmesine yol açmıştı. Keşke bakışlarım hiç onu bulmasaydı. Resmen adamın dibine girmiştim. Yüzümüzde bir iki santim ya vardı ya da yoktu. Ben ne ara...