𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑 𝐒 𝐈 𝐗 𝐓 𝐄 𝐄 𝐍
睡眠 — 𝐄𝐍 𝐓𝐑𝐀𝐈𝐍 𝐃𝐄 𝐃𝐎𝐑𝐌𝐈𝐑"Aptal mısın? O kartı kullanmayacaktın." Yuta, taehyung'un yanlış kartı kullanmasına karşı söylenirken ben ve jaehyun kazanmamızın sevinciyle yumruklarımızı tokuşturmuştuk.
"Tamam lan, ağlama sen de." Taehyung gülerek hafifçe yuta'nın kafasına vurmasının ardından salonun içinde telefonumun zil sesi yankıladığında ilk başta ceplerimi yoklamış fakat onu masanın üzerinde bıraktığımı fark ettiğimde, yerimden kalkarak kenardaki masaya yaklaşmıştım. Telefonumu elime aldığımda ekranda beliren 'kar tanem' yazısı ile istemsizce dudaklarım kıvrılmıştı. Hızlı bir şekilde aramayı kabul edip keyifle kulağıma götürmüştüm.
"Efendim, güzelim?"
"Beni alır mısın? Lütfen.." Duyduğum titrek ve boğuk sesle birkaç saniye öylece kalmışken ağladığını anlamıştım. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissederken hızlıca salondan çıkarak mutfağa girmiş ve endişeli ses tonumu bastırmaya çalışarak konuşmuştum.
"Ne oldu, jennie? Nerdesin? Neden ağlıyorsun?" Birkaç burun çekme ve derin nefes almanın ardından bana sonunda cevap vermiş, o da aynı şekilde titrek ses tonunu bastırmaya çalışmıştı.
"Ben buradasındır diye bara gelmiştim ama yoksun.. Nerdesin? Lütfen beni al."
Bu ses tonu bile kolayca ağlamama sebep olabilirdi. Onu daha fazla bekletmek istemiyordum bu yüzden zorlamayı keserek telefonu kapatmış ve mutfaktan çıkarak çocukların yanına geri dönmüştüm. Ceketimi aldığım sırada bana nereye gittiğime dair soru sormuştular.
"Jennie'yi alacağım."
—
Farklı ışıkların aydınlattığı sokağa girdiğim sırada gözlerim etrafta geziniyor ve jennie'yi arıyordum. Sokak lambasının yanında dikilmiş, kollarını belinde birleştirmiş bir şekilde beni bekliyordu. Arabayı önünde durdurarak indiğimde, hızlı adımlarla yanına gitmiştim. Ağzımı bile açmama izin vermeden bana sıkıca sarıldığında, yeniden ağlamaya başlamıştı. Bir süre ne yapacağımı bilmezken sonrasında kollarımı beline sıkıca bağlamış ve çenemi omuzuna yaslamıştım.
"Bebeğim, ne oldu? Niye ağlıyorsun?"
"Of.." Geri çekilerek minik ve zarif parmaklarını yanağında gezdirerek gözyaşlarını silmişti bir süre. Sonrasında saçını arkaya doğru eliyle taradıktan sonra titrek sesiyle konuşmaya devam etmişti.
"Sadece yine annem ile tartıştım ve bu sefer çok kötüydü.. Ben de evi terk ettim ve nereye gidebileceğimi bilmiyordum." Yine ağlaması şiddetlenmeye başlamışken kollarını belime sararak başını göğüsüme yaslamış ve bana sokulduğu sırada konuşmaya devam etmişti. "Buradasındır diye geldim ama yoktun."
"Tamam, bize gidelim o zaman. Bu gece bende kal, olur mu? Annen ile sonra barışırsın zaten.." Onu rahatlatmak adına yavaşça saçlarını okşuyor ve aralarına birkaç öpücük bırakıyordum. Başını olumsuz anlamda sallayarak bana daha da sıkı sarılmıştı.
"İstemiyorum artık. Yeni bir eve çıkacağım, eşyalarımı alacağım."
Şu an oldukça sinirli ve kırgındı. Muhtemelen ciddi değildi bile. Onu elinden tutarak arabaya yaklaştırdığımda, kapısını açarak binmesini sağlamış ve ona eğilerek kemerini bağlamıştım. Ona araba sürmeyi öğrettiğim gün aklıma gelmişken sırıtmış ve gözlerine bakmıştım. O da yaşlı ve şaşkın gözlerini üzerimde sabit tutarken, gözlerimi ağlamaktan şiş ve kırmızı olmuş dudaklarına indirdim. Gülümseyerek üzerine iki tane minik öpücük kondurmuş ve son olarak gözyaşını silmişken geri çekilip kapıyı kapatmıştım. Kendi yerime geçmemin ardından arabayı çalıştırmış ve eve sürmeye koyulmuştum.
Sakince camdan dışarıyı izliyor ve konuşmuyordu. Ağlaması durmuştu fakat hâlâ arada burnunu çekiyor ve gözlerini ovuyordu. Elimi, bacağının üzerinde duran elinin üzerine getirmiş ve birleştirmiştim. Benim elimin arasında kaybolan minik elini yavaşça okşarken sakin bir ses tonu ile konuşmaya başlamıştım.
"Meleğim, biliyorum şu an kırgın ve öfkelisin fakat kavga yüzünden böyle büyük bir karar almak doğru mu sence? Reşitsin, biliyorum fakat sence tek başına bir hayat sürdürebilir misin? Daha okuldasın.. Gerçi baban falan işlerini halledecekse o zaman kolay."
"Hiçbirinin parasını istemiyorum. Kendi evime çıkacağım ve kendime de iş bulacağım." Oldukça kararlı bir şekilde konuşmuşken nefesimi dışarı vermiş ve gözlerimi ona çevirmiştim.
"Kararın ne olursa olsun senin yanındayım, biliyorsun prensesim. Sadece yanlış yapmanı istemiyorum, mutlu ol istiyorum."
"Biliyorum.. Sadece her gün kavgalardan, iğneleyici bakışlardan bıktım. Ben de sadece mutlu olmak istiyorum fakat annem bana karşı böyleyken, hayatımda yaptığım hiçbir şeyden keyif alamıyorum."
Dediklerini dikkatlice dinlemiş ve birkaç kez ona kısa bakışlar atmıştım. Haklı olabilirdi. O akşam annesinin ona nasıl davrandığını kendi gözlerimle görmüş ve dediklerini kendi kulaklarımla duymuştum. Bunu yaparken bile dışarıdaydı ve muhtemelen evde işleri daha çok abartıyor, jennie'yi delirtiyordu.
"Sen nasıl mutlu olacaksan öyle yap, hep yanındayım." Yüzümdeki gülümseme ile ona bakmışken elini dudaklarıma götürerek bir öpücük bırakmış ve lafıma devam etmiştim. "İstediğin kadar da bende kalabilirsin, hatta sonsuza kadar da kalabilirsin."
Ona göz kırpmamın ardından ufak bir kahkaha attığında, sonunda güldüğünü görmem ile benim de dudaklarımın üzerindeki gülümseme elimde olmadan genişlemişti.
"İyi ki varsın, jungkook."
Oy vermeyi unutmayınn <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apricity 愛 jenkook
Short StoryOnunla tanıştığımda ateşle oynadığımı biliyordum ama yandığım için onu suçlayamazdım. © clairdelvne | 2020. → story. ─ jeon jungkook x kim jennie.