SEVEN.

1K 88 39
                                    

𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑   𝐒 𝐄 𝐕 𝐄 𝐍第一天 — 𝐏𝐑𝐄𝐌𝐈𝐄𝐑 𝐉𝐎𝐔𝐑

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𝐂 𝐇 𝐀 𝐏 𝐓 𝐄 𝐑   𝐒 𝐄 𝐕 𝐄 𝐍
第一天 — 𝐏𝐑𝐄𝐌𝐈𝐄𝐑 𝐉𝐎𝐔𝐑

Okulun ilk günü sonunda gelmişti. Küçüklüğümden beri okula gitmeyi pek fazla sevmezdim fakat derslere vs. başımı yorduğumda, tüm düşüncelerim aklımdan uçup gidiyordu. Bu benim için iyiydi. Üniversite için heyecanlıydım ama sanırım burayı sevecektim. Ortam bana şimdiden daha sıcak ve samimi gelmişti, kızlarla beraber olacaktık ve duyduğuma göre üniversitelilerin partileri çok daha güzel oluyordu. Lisenin aksine.

Kafamın içindeki düşünceleri bir kenara bırakarak gözlerimi etrafta gezdirmeye başlamıştım. Dün olanlardan sonra eve gelmiş ve her zamankinin aksine mışıl mışıl uyumuştum, bugün ise moralim yerindeydi. Sadece jungkook'u bulmam gerekiyordu.

Bu sene aynı okulda okuyacağımı ve birkaç tane derse beraber gireceğimizi biliyordum, fakat onu bu kocaman okulda tam olarak nerede bulabileceğimi bilmiyordum. Büyük kafeteryanın ortasına doğru adımlamaya başlarken, görüş alanıma giren arka sıradaki masalarda jungkook'u görmem ile yüzümde ufak bir tebessüm oluşmuştu. Sonunda.

Adımlarımı oraya doğru yöneltirken, masada oturan  altı kişi de bana bakmaya başlamıştı. Hepsine gülümsedikten sonra elimdeki ceketi hafifçe sıkmış ve tamamen yanlarına vardığımda, nefesimi dışarı vererek gözlerimi jungkook'a sabitlemiştim. Bana şaşkınca bakarken ceketi hafifçe ona uzatmıştım, o da yerinden kalkarken bana başıyla selam vermiş ve elimden siyah ceketi almıştı.

"Dün için teşekkürler, jungkook-ah."

Gözlerini kısa bir süre üzerimde gezdirmişti, sonrasında ceketi yanındaki boş sandalyenin üzerine koyduktan sonra beni kolumdan nazikçe tutarak arkadaşlarından birkaç adım uzağa götürdü. Camın önünde durduğumuzda, şaşkın bakışlar ile onu süzüyordum. Çok geçmeden kolumu bıraktığında, konuşmaya başlayacağı sıra masadaki arkadaşlarının bakışlarını üzerimizde hissetmemle biraz utanmıştım.

"Bugün daha iyi misin?"

"Hmhm, sayende dün gece de mışıl mışıl uyudum," onunla biraz şakalaşmak istediğimden gözlerimle sandalyenin üzerinde duran ceketi işaret etmiştim. "Belki de ceketine sarıldığım için olmuştur, ha? Ne dersin?" Ona göz kırptıktan sonra masaların arkasında içeriye giren lalisa ve jisoo'yu gördüğümde, jungkook'a hızlı bir hoşça kal dedikten sonra onların yanına adeta uçmuştum.

Onların yanlarına gelerek oturduğumda, kısa bir süre sonra düşüncelerime dalmıştım yeniden. Jungkook, aslında göründüğü kadar soğuk değildi. Yani evet, soğuktu fakat nedensizce onda bana karşı bir sıcaklık hissediyordum. Dün gece benimle ilgilenmişti, ceketini vermiş ve bugün ise nasıl olduğumu sormuştu. Evet, yüzünde bir gülümseme veya sıcak bir bakış yoktu ama ben yine de o çok ufak olan sıcaklığı hissetmiştim.

Yanıma yerleşen bedeni fark ettiğimde, başımı o tarafa döndürmem ile jimin olduğunu görmüştüm. Kollarımı sıkıca ona sardıktan ve yanağına ufak bir öpücük bıraktıktan sonra bana karşı olan garip bakışlarını fark etmem ile duraksamış, yüzümdeki gülümsemeyi silerek ona şaşkınca bakmıştım. "Bir şey mi oldu, min?"

"Jennie-ah, sen aklını mı yitirdin?" Bana yönelttiği soruya karşı kaşlarımı çatıp bir şey diyecekken tüm lafları ağzıma tıkarak fısıldamıştı.

"Jungkook ile mi takılıyorsun sen?"

"Hayır, sadece dün kısa bir süre birlikte takıldık ve sonrasında ceketi bende kaldı." Ona hâlâ şaşkın ve sorgulayıcı bakışlarımı gönderirken, o hafifçe eliyle alnına doğru vurdu ve ofladı.

"Tanrı aşkına jennie, başka insan mı bulamadın? Ayrıca ikinizin sevgili dedikodusu zaten vardı, neden bilmiyorum ama var işte." Dediği şey ile hafifçe gözlerimi büyüterek ona baktım ve sonrasında ben de aynı şekilde jimin gibi elimle alnıma vurdum. Doğru, ben onu tamamen unutmuştum. O gün yarışı izlemeye gittiğimizde, jungkook milletin ortasında elimi tutarak sevgili olduğumuzu iddia etmişti. Eski sevgilime inat olsa da bu insanların ağzına sakız olmuştu, bunu bekliyordum zaten.

"Ondan uzak durman gerekir, jennie-ah."

"Serpent olduğu için mi? Bunu zaten biliyorum min, bana karşı yanlış bir hareketi olmadı şimdiye kadar."

Başını olumsuz anlamda sallayarak etrafına yeniden bakındı ve bana biraz daha yaklaşarak kısık bir ses tonu ile konuşmaya devam etti. "Ondan bahsetmiyorum jen."

"Neyden bahsediyorsun o zaman? Cidden ağzında geveleyip durma ve söyle artık."

"Jungkook, uyuşturucu bağımlısı."

Jimin'in bana söylediği kelimelere karşı ağzımdan 'hah?' diye bir ses çıkmıştı, ne diyordu bu? Ona bir şey daha söylemeden jungkook'a baktığımda, gözlerimizin birleştiğini fark ettiğimde yutkunmuştum. Buraya bakıyordu demin sanırım ve hâlâ da ısrarla bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Bakışlarının adeta beni delip geçebileceğini hissederken, gözlerimi yüzünde gezdirmiştim. Yüzü solgundu, gözlerinin altlarında çok hafif halkalar ve morluklar belli oluyordu gibi. Bu yine de uyuşturucu bağımlısı olduğunu göstermezdi tabii fakat neden olmasın? Açıkçası jungkook'tan beklenir bir şeydi fakat jimin'in neden bu kadar taktığına anlam veremiyordum. Uyuşturucu bağımlısı ise ne olmuştu? Kendine zarar vermiyor muydu sonuçta, bu konuda bana dokunan neydi? Gerçi jimin hep böyleydi, sorgulamamak gerek. Küçük şeyleri tam anlamıyla bir dram filmine bağlayabiliyordu.

Evet, aslında küçük bir şey değildi. Uyuşturucu bağımlısı olmak çok kötü bir şeydi ama jungkook bunu biliyordu. Bile bile kendini yakıyordu kısacası.

Kızlarla birlikte 1-2 kere kullandığım vardı, sadece partilerde falan. Fakat bağımlı olmamıştım, bir süre güzel hissettiriyordu ama sonrasında durumlar değişiyordu. O güne dair pek bir şey hatırlamıyordum zaten, sadece nasıl hissettiğim kafamın bir köşesinde kalmıştı öylece.

Bir süre sonra gözlerimi yine bana bakan kahverengilerle buluşturdum, bana bakmaya devam ediyordu. Daha fazla bunu sürdüremeyeceğimden gözlerimi ondan çekerek jimin ile konuşmaya dalmış olan kızlara bakmıştım.

Fakat hâlâ jungkook'un gözlerini üzerimde hissediyordum.

apricity 愛 jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin