THIRTY EIGHT.

246 22 32
                                    

𝐓  𝐇  𝐈  𝐑  𝐓  𝐘    𝐄  𝐈  𝐆  𝐇  𝐓電話をかける — 𝐀 𝐁𝐎𝐔𝐓 𝐃𝐄 𝐒𝐎𝐔𝐅𝐅𝐋𝐄

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

𝐓  𝐇  𝐈  𝐑  𝐓  𝐘    𝐄  𝐈  𝐆  𝐇  𝐓
電話をかける — 𝐀 𝐁𝐎𝐔𝐓 𝐃𝐄 𝐒𝐎𝐔𝐅𝐅𝐋𝐄

"Jaehyun, yalvarırım. Git bildiğin her yere bak, tek ulaşabildiğim kişi sensin. Onu bulamıyorum." Karanlık sokakların arasında hızlıca koşmaya devam ederken hem yorulduğumdan, hem ağladığımdan sesimin düzgün çıkması için uğraşıyordum.

"Jennie, sen neredesin? Seni alayım mı? Sesin hiç iyi gelmiyor." Telefonun diğer ucundan bana söyledikleriyle ağzımdan bir hıçkırık kaçmış ve nefessizliğimden dolayı sesimin çıkması için biraz yükseltmiştim.

"Hayır, sadece onu bulmaya çalış. Lütfen!"

Yeni yıl akşamından üç gün sonrasıydı, bugün akşama doğru jungkook'un kardeşinin ölüm haberi gelmişti. Her şey aslında iyi yürüyordu fakat kanında intihaplanmanın olması ile bedeni yeniden ve hızlı bir şekilde zayıf düşmüştü.

1-2 saattir jungkook'a kimse ulaşamıyordu. Başta ailesinin evindedir diye sandığımdan hemen oraya gitmiştim fakat sadece ağlamaktan perişan olan ailesi vardı, o yoktu.

50'den fazla onu aramışımdır, jaehyun da aramıştır fakat kimseye telefonunu açmıyordu. Ne yaptığını, nerede olduğunu ve ne tür bir psikolojide olduğunu bilmiyordum.

Şu an ise son çare kendi evime doğru koşuyordum, belki bir ihtimal oradadır diye. Ailesinin evinde yoktu, çocuklarla kaldığı evde de yoktu. Jaehyun şimdi gidip bara bakacağını söyledi ve başka bir evinin olmadığını da belirtti.

İçimde yükselen bu boğulma hissi ile ne kadar yorulsam ve ağlamak beni ne kadar olduğundan daha da zorlasa da koşmaya devam ediyordum. İçimi kaplayan ve beni boğan bu karanlık, üzüntü hissi ile deli olacakmışım gibiydi. Üstüne de endişeliydim.

Ölüm haberi geldiğinde okulda olduğumdan oradan evime kadar koşmuştum, bir kez yere düşmüş ve dizlerimi göremesem de kanadığına emindim. Üstüne bana yük olduğu için yolun ortasında çantamı da öylece atmıştım, önemli eşyalarım zaten ceketimin ceplerindeydi.

Birkaç dakika içerisinde apartmanın önüne geldiğimde, içeriye girip asansörün gelmesini beklemiştim. Asansör gelene dek yere çökmüş, soluklanmaya çalışarak saçlarımı düzeltmiştim.

Gerçekten bitmek üzereydim.

Asansör geldiği sırada ayaklanarak içeriye girdiğimde, oturduğum katın düğmesine basarak ulaşmayı beklerken kenardaki demirlerden tutunarak soluklanmaya devam etmiştim.

apricity 愛 jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin