10. Bölüm
Özden içi sıkılarak odanın içinde dolaşmaya başladı. Sabahtan beri hava kapalıydı ve yağmur yağıyordu. Sıkıntısını havaya bağladı. Yağmuru severdi ama kara bulutların dolaştığı gri gökyüzü hep içini sıkardı. Oysaki yağmur ve güneşin kol kola girip gökkuşağının altından geçmesi ne güzeldi.
Elinde sepet içine yerleştirilmiş çiçekleri tutan kuryeyi görünce elini alnına vurdu. Artık bu çiçekler kimden demeyi bırakmıştı. Neredeyse her hafta düzenli bir şekilde aynı kişiden çiçek alıyordu. Çiçekler hoşuna gidiyordu fakat gönderen kişiye her defasında sinirleniyordu. Evli bir adamın bekâr bir kadına çiçek göndermesi kabul edilebilir değildi fakat Uğur öyle usta manevralar atıyordu ki masum, arkadaş niyetli olduğuna inandırıyordu. Çiçeği alıp çocuğu gönderdi. Yeni bahaneyi öğrenmek için küçük zarfı açtı.
'Tebrik ederim. Uğur Diyarhan'
Neyi tebrik ettiğini anlamadı. Son günlerde tebrik alacak bir şey yapmamıştı. Kartı çevirip bir kez daha numarayı aradı. Özellikle telefonuna kaydetmiyordu. Karşıdan uykulu bir ses cevap verdi fakat Özden bunu algılayamayacak kadar sözlerine odaklıydı.
"Esas ben sizi tebrik ederim Uğur Bey. Bahane bulma konusunda üzerinize tanımıyorum. Bu defa neyin tebliğini aldım acaba?"
Uğur henüz uykuya daldığı için duyduğu kişiden emin olmak istedi.
"Özden?"
"Evet Özden"
"Nasılsın?"
"Allah Allah sanki hatır sordum"
"Sesin sinirli geliyor bir şey mi oldu?"
"Uğur Bey siz psikopatsınız da bana mı dadandınız?"
Uğur doğrulup sırtını yatak başlığına yaslandı. Bir yandan da gülüyordu.
"Sen yine çiçeklere mi kızdın?"
"Lütfen artık buna bir son verin Uğur Bey. Biri görse ne açıklama yapacağım?"
"Kimseye açıklama yapmak zorunda değilsin Özden. Dün üçüncü koşuyu sizin atınız kazanmış, onu tebrik etmek istedim"
"O zaman çiçeği babamı gönderseydiniz"
"Olabilirdi tabii ama çiçek kadına daha çok yakışıyor"
"Uğur Bey bakın rica ediyorum artık bana çiçek göndermeyin"
Daha iyi anlayacağını ümit ederek tane tane konuştu.
"Gecenin bir saati tartışmak istediğim konu bu değil Özden"
"Ne gecesi öğlen..." Zehra'nın söyledikleri aklına gelince "Siz hala Amerika'da mısınız?" dedi.
"Demek burada olduğumu biliyorsun"
"Zehra ile karşılaştık da o söyledi"
"Özden dönünce kahve içeriz değil mi?"
"Bu ısrar neden Uğur Bey?"
"Dosta ihtiyacım olabileceğini düşünmedin mi Özden?"
Adamın sesi kırık ve gerçekten ihtiyaçlıymış gibi çıktı.
"Ben yanlış kişiyim Uğur Bey. Rahatsız ettiğim için üzgünüm. İyi uykular size" dedikten sonra telefonu kapattı. Uğur'un uykusu kaçmıştı artık bir daha uyuyamazdı.
Özden istemediği bir ilişkiye sokulmaya çalışılıyordu. Evli bir adam ile arkadaşlık tehlikeliydi. Özellikle göz önünde olan bir adamla görüntü vermesi kendi açısından yaralayıcı olacaktı. Kahvaltı ettikleri gün magazinci kadını görmesi ile Uğur'un bir çırpıda uydurduğu yalan da haklılığını kanıtlıyordu. Şu an bile fazla ileri gittiğini düşünerek bir daha aramamaya karar verdi. Kendini toplumsal baskıları kaldıracak kadar güçlü hissetmiyor. Notu çöpe atıp çiçeği ofisini dışındaki bir alana yer değiştirdi. Ne gereksiz ayrıntılarla uğraşıyorum diye düşündü. Hâlbuki şu an Kalimero'nun üzerinde dörtnala koşuyor olmak isterdi. Kuşlarla yarışıp rüzgâr ile kovalamaca oynardı. Mis gibi oksijeni ciğerlerine doldurup çiçek açabilirdi. Yüzünde farkında olmadığı tebessüm ile hayallere daldı. Babasını araması sanki hayallerinin gerçekleşmesi gibi sevince boğdu. Canlı neşeli ve sevecen bir şekilde karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADRAJA GİREN HAYATLAR (Tamamlandı)
RomanceHayatın kameranın önünde yaşanıyorsa her davranışın, her sözün değerli ya da değersiz olsun haber değeri taşır. Söylemediklerini söylemiş, yapmadıklarını yapmış olursun. Gerçeği anlatmak ya da inandırmak ise imkânsız.