Sabah erkenden kafeye gidip bacağım kadar boyu, bir dev kadar büyük bir kalbi olan ihtiyarla tanışmıştım. O kadar nazikti bir an kendimi hayvan falan hissetmiştim.
Güzel güzel maaşın yarısını almıştım bugün.
Ama kötü yan hiçbir becerim olmadığından garsonluğu iteklemişlerdi. Bu bir sürü insanla konuşacağım anlamına gelirdi. Yakışıklı biri çıkar mıydı acaba? Zengininden yakışıklı bir çocukla oynaşmak eğlenceli olabilirdi aslında.
Yine de bu fikri aklımdan çıkardım. En azından kafe içinde birine yılışmasam iyiydi.
"Şunu doğru tutsana aptal herif."
"Tutuyorum ya piercingini siktiğim! Ayrıca bunların temiz olduğuna emin misin? Saçın falan girmiş olmasın?"
"İçerde bone takıyorum iğrenç çocuk."
Evet bir sorunum vardı. Bu adam en az Laxus kadar sinir bozucuydu. Dediğine göre buranın yemek işleriyle o uğraşıyordu. Bunu kim duysa buradan yemek yemeyi keserdi. Saçları o kadar uzundu ki kafedeki çoğu kıza taş çıkartırdı.
" Bıraksana be! "
Elinden tepsiyi alıp sakince masaların olduğu tarafa geçtim. Zaten düzgün tutuyordum neden inatla laf ediyordu ki? Masaya yemekleri bırakıp kafenin arka tarafına döndüm.
"Neden bu kafedeki kimse normal değil ki?"
"Diyene bak aynı pembeye boyanmış köpekler gibisin."
Bunu söyleyen kişinin kırmızı kafasına baktım.
"Dikkat et ısırmıyım seni."
Beyaz saçlı kız elinde kepçeyle gelip kırmızı kafanın önünde siper aldı.
"Yavşama lan kızıma! Onun sahibi var."
Yavşama? Isırırım diyince yavşadığımı düşünmüş olamazdı. Bana köpek diyen oydu!
"Ne yavşaması lan!? Gayim ben uzak durun benden. İğrenç yaratıklar."
Yüzümü ekşitip arkamı döndüm.
"Oh iyi. Jellal bana teşekkür etmeli!"
"Kes sesini Mira sevgilim değil o!"
"Henüz değil(!)"
Jellal? Yapma. Lütfen. Lütfen şehirde bir tane daha olsun. Böyle gerizekalı bir yengeyi kabul edemem!
"Jellal? Lütfen bana mavi saçları, gözünde bir dövme ve soyadının Fernandres olmadığını söyle."
"He? Öyle neden ki?"
"Yapma be! Jellal kafanı sikeyim!"
Mira ile Erza bana mal mal bakıyoken ben oturduğum yerden kudurmaya başladım. Amına koduğumun Jellal'i daha nazik bir kız bulamamış mıydı?
Kapıdaki ufak zil çaldığında kafamı sallayıp menüleri kaptığım gibi kafe tarafına geçtim. İçeri bir grup girmişti ve ihtiyara selam vermişlerdi. Tanıdık olmalıydı ki ihtiyar oldukça samimi bir şekilde gülümsemişti.
Grubun yanına gidip menü dağıttıktan sonra tiplerine baktım. İki tane çirkin kız vardı. İki de kedi. Kedilerden biri kurbağa kostümü giymişti ve zor anlamıştım kedi olduğunu. İki de çocuk vardı. Biri karanlık karanlık takılıyordu ve saçından yüzü görünmüyordu. Ama yakışıklı gibiydi.
Diğeri...
Diğeri tam bir güneşti. Fazlasıyla yakışıklıydı. Kaşında ufak bir çizik vardı ve etrafa gülücük saçıyordu. Numarasını alsam yavaşamadan işten atılır mıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeker Prens ve Tuz Kral
Misterio / SuspensoKaç yağmur yağacak, Kaç bizi ıslatacak. Sen şeker prenssin, Bense tuz kral. Bizi eritip ağlatacak.