"Uyandın mı?"
Gray yerinden kalkıp saçlarını karıştırdı. Yüzüne bildiğim kadarıyla pansuman yapmıştım. Ayrıca hazır çorba da olsa çorba yapıp tepsiyle masaya koymuştum.
"Neden yardım ettin?"
Ah evet bu soruyu bende çok sormuştum kendime. Sanırım fazla sadık bir kediydim.
"Çünkü senle anlaşmamız var."
"Anlaşmada ihanet etme diye bir kural yok."
Bana teşekkür etmesi gerekirken bir de şikayet mi ediyordu?
"Sadık bir kediyim galiba."
Bunu dememle hafif tebessüm etsede bu tebessümü anında soldu.
"Benim... Sağ kolumu tuttun değil mi?"
Kafamı salladım. O ise yerinde tam doğrulup oturur pozisyona geçti.
"Natsu.... Ben solağım."
Gözlerim demeye çalıştığı şeyi anlayınca korkuyla büyüdü. Ayağa kalkıp apar topar Gray'in ceketinin sol kolunu çemredim. Dirseğinin biraz aşağısına sabitlenmiş, hatta eline doğru kaymış çakıyı görünce yutkundum. Yanlış kolunu tutmuştum...
Kendine gelmeseydi Mira'yı bıçaklayacaktı.
"Eğer beni hala it gibi korumaya devam edeceksen aklında bulunsun... İki elimi de kullanıyorum ama normalde solağım."
Son anda kurtulduğumuzu anlayınca derin bir nefes aldım. Buna kesinlikle dikkat etmeliydim. Orada sağ elini Mira kaçmasın diye kaldırmıştı anlaşılan. Yine de onun gözünü açabildiğim için kendimi tebrik ediyordum.
"Söylediğin iyi oldu... Neyse. Tadını beğenmezsin büyük ihtimal ama toz çorba yaptım. Açsan iç."
Gray kafasını sallayıp yemeğe uzanacakken durup elini geri çekti. Ardından kolumu tutup beni aşağı çekti ve kulağıma yaklaştı.
"Natsu-"
"Biliyorum. Onu görmezden gel. Uzun süredir orada. Hiçbir şey yapmıyor. Kendine gel, beraber bakarız."
Eve girdiğimden beri yukarı katta birinin olduğunun farkındaydım. Büyük ihtimal yine aynı herifti. Ama tek başıma bir şey yapmak istemediğimden sadece tetikte beklemiştim. Yine de Gray'in onu fark etmesine şaşırmıştım. Kafasının bulanık olmasına rağmen onu fark etmişti. Kolumu bırakınca yanına oturdum. Koltuğun oturduğum tarafına muşta koymuştum ilk girdiğimde.
Ateşle yumruk attığımdan elim muştaya daha yatkındı. Benim kullandığım teknikte asıl önemli olan yumruğun yönüydü. Muşta da aynı şeydi.
"Rahatsız ediyor."
"Farkındayım. 20 dakika kendine gel."
Yukarıdan tak tak ses geldiğinde muştaları parmağıma geçirip son hız yukarı tırmandım. Gray'e bekle demiştim ama bu yukarıdaki herifin hareket etmediği sürece geçerliydi. Odaya girdiğimde adamı göremedim. Pencere açıktı ve uzaklaşan bir motor sesi duymuştum. İkinci kez kolayca kaçmıştı.
Gray hala başı döndüğünden yavaşça yukarı çıktı.
"Yine mi kaçtı?"
"Evet.... Pencereleri baya seviyor gibi."
"Onu bir dahakine gördüğüm an öldürücem."
Elimdeki muştaları komodinin üzerine koyup Gray'e döndüm.
"Amacını öğrenmeden yapma derim."
"Kes sesini."
"Yapmamalısın ama. Pişman olacağın biri olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeker Prens ve Tuz Kral
Mystery / ThrillerKaç yağmur yağacak, Kaç bizi ıslatacak. Sen şeker prenssin, Bense tuz kral. Bizi eritip ağlatacak.