dokuz / dokuz

1.1K 123 41
                                    

"Anlamıştım Hyunjin olduğunu. Bir garip oluyordun onu görünce."

Jisung ve Chan, sigara molasını bahane edip gürültülü mekândan ayrılmış, soğuk havanın insanı kendine getiren serinliğine sığınmıştı.
Bu gece mekân fazlasıyla doluydu, insanlar sürekli bir şeyler içiyor, sarhoş oluyor, dans ediyordu. Jisung'un yüksek ses yüzünden başı çatlamıştı. Her gece bu iğrenç yere dayanmak zorunda olması canını çok sıkıyordu. İstediği tek şey, bir geceliğine olursa olsun, Hyunjin'in yanına ayık kafayla gitmek, ona yanaşacak cesareti bulmaktı.
Bu sabah okulda yaptıklarını hatırlayınca delirecek gibi oluyordu, onun yapacağı şeyler değildi, onun ayık kafayla yapacağı şeyler değildi, herkesin önünde onu öpmüştü, öpmekle kalmayıp güzel şeyler de söylemişti. Herkesin onları görmesine, duymasına izin vermişti.
Jisung bunu yapacak birisi değildi. Korkaktı. Geçen ay boyunca Hyunjin'i gördüğü yerde öylece kaldığını hatırlıyordu, buz kesiliyordu.

"Onu öptüğüne inanamıyorum ama hâlâ. Hem de herkesin önünde! Jisung bu hiç senlik bir şey değildi. Büyülenmişsin sanki."

Jisung kendi kendine güldü, ellerini siyah deri ceketinin ceplerine soktu, dışarıya nefesini verip açığa çıkardığı buharı izledi.

"Kendimi kaybediyorum sanki."

Chan onda bir gariplik olduğunu hissediyordu. Evet, sonunda birisinden hoşlanması, birini sevmesi çok güzeldi ama... Bir tuhaflık onun içini kemiriyordu.

"Jisung. Seni tanıyorum. Mutlu olduğunu görüyorum. Senin adına ben de çok mutluyum ama bir şey var sanki. Tamamen için rahat değil. Ne oluyor? Mesela bugün neden Changbin sana bıçak çekti? Onunla kavga etmeyeceğini söylemiştin."

Karnının yanına doğru olan kesiğe eli gitti, hâlâ sızlama vardı ama işlerin yoğunluğundan dolayı kesiği unutunca acısını da hissetmiyordu. Çok önemli değildi. Yalnızca bir kesikti. Şimdilik.

"Her zamanki Changbin işte. Beni korkutmaya çalışıyor. Takığın teki."

İçeriye girmek istedi ama Chan son anda onu kolundan yakaladı. Konuyu kestirip atmak istediğini, bir şeyler sakladığını anlıyordu.

"Jisung."

Jisung bu konuyu konuşmak istemiyordu, düşünmek istemiyordu. İşine dönmek ve düşüncelerinden uzaklaşmak istiyordu. İşinin hemen bitmesini ve Hyunjin'e, evine, dönmek istiyordu.

"Bu tartışmanın Hyunjin ile bir ilgisi var mı?"

Tartışmanın kaynağı Hyunjin.

"Yok. Olsa bile... Ona bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Sorun değil."

Kolunu Chan'ın tutuşundan kurtardı ve arka kapıyı ittirip yeniden gürültünün, alkol kokusunun kaynağına, içeriye, girdi.
Başı ağrıyordu. Hyunjin'i özlemişti. Hyunjin'i onun yanında olmadığı her an özlüyordu, sevmenin bu türünü ilk defa deneyimliyordu. Kalbinin tam ortasında bir ağırlık vardı, ona bir zararın geleceği korkusunun verdiği bir ağırlık, onu istediği gibi sevememenin verdiği bir ağırlık.
Hyunjin'i hak etmiyordu. Onu elinden geldiğinde sevmesine, onun için hep en iyisini düşünmesine rağmen, onu hâlâ hak etmiyordu.
Bir inci bulmuştu, onu saklandığı yerden çıkarmıştı, herkes o inciyi fark etmişti ve şimdi de ona sahip olmaya çalışıyordu, onu bir kaosun ortasına sürüklemişti. Onu sevmemeliydi.
Onu seviyorsa, iyiliğini düşünmeli ve uzağında kalmasına izin vermeliydi. O gece kendine hakim olmalıydı, onun yanına gitme isteğine karşı çıkmalıydı.
Muhteşem bir pişmanlığı ve sonu olmayan bir aşkı harmanlanmıştı, ağırlaşmış, kalbinin tam orta yerine bir gülle gibi bırakmıştı.
Ne yapması gerektiğini bilmemek daha da üzüyordu. Başını ağrıtıyordu, hem ondan hiç ayrılmamak istiyor hem de buna mecburmuş gibi hissediyordu.

forget me too | hyunsung ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin