on iki / on iki

1K 104 16
                                    

"Bugün neden seninle çalıştığın yere gelmemi istemedin? Benden utanıyor musun? Doğruyu söyle. Sabahtan beri bunu düşünüyorum gerçekten. Bir şey söyle."

Jisung yalnızca Hyunjin'in büzdüğü dudaklarına, düşen yüzüne ve biraz da kızgınlıkla çatılmış kaşlarına bakıyor, gülüyordu.
Bu sabah okuldan birlikte ayrılmış, çok güzel vakit geçirmişlerdi. Jisung Hyunjin'i bayağı eğlendirmişti fakat işe gitme vakti geldiğinde Hyunjin'in onunla gelmesini istemedi. Sebebi gayet basit ve açıktı aslında: Kıskanmıştı ve güvenli değildi.
Hyunjin gece işi bitene kadar onu açık barda beklerse bir sürü azgın erkek/kız onu etkilemek için sıraya girecekti. Bunu gözünün önüne getirebilmişti ve düşüncesinden bile nefret etti. O yüzden kesinlikle o yere gelme izni yoktu. Jisung orada çalışmıyor olsa onu koruyabilirdi ama hem müşterilerle ilgilenip hem de Hyunjin'i gözlüyor olmak oldukça zor olacaktı bu yüzden izin vermeyip onu eve göndermişti.

"Jisung! Sana diyorum. Gülme. Cevap ver."

Jisung elini kaldırıp ona doğru uzattı, saçlarını okşadı. Kıskandığını söylese çok hoşuna giderdi ama bunu söylemeyecekti. Onu biraz daha kızdırmak istedi.

"Yani biraz utandım-"

"Ne? Cidden mi?"

Sesi çok kırgın çıkmıştı. Gözlerinin dolduğunu görür görmez Jisung anında onu sinir etmekten vazgeçti ve yüzünü avuçları içine aldı.

"Hey, sadece bir şakaydı. Hyunjin sana defalarca söyledim kimse senden güzel olamaz diye. Senden utanmam mümkün mü sence? Sen benden utansan yine neyse de-"

"Saçmalama! Kendine öyle deme!"

"Peki. Hemen sinirleniyorsun sen de ya."

Hyunjin gözlerini kısarak Jisung'a baktı, Jisung yeniden gülümsedi. Çok şirindi. Hyunjin'i cebine saklamak istiyordu, bu isteğini içinde tutmak çok zordu.
Hyunjin'in yüzüne doğru uzandı, bu hareketine karşılık Hyunjin'in gözleri anında kapandı ve dudakları hafifçe birleşti.

"Seni öpünce karnım acıkıyor ya."

Hyunjin kıkırdadığında Jisung daha fazla kendini tutamadı ve onun boynunu, çenesini erişebildiği her yerini öpmeye başladı. Bu sırada Hyunjin onun küçük öpücüklerinden huylanıyor ve gülmeden edemiyordu.

"Jisung! Beni dinle! Bir saniye."

Jisung öpmeyi bıraktı ve çenesini onun omuzu üzerinde dinlendirmeye başladı.

"Dinliyorum."

Hyunjin'in parmaklarını saçlarının arasında hissetti. Nedense hoşuna gitmişti. Öylece saçlarıyla oynuyordu ve bir şey demek için hazırlanıyordu. Büyük ihtimalle utandığı için diyeceği şeyi düşünüyordu şu an.

"Hyunjin. Benden utanma. Sadece söyle olur mu? Seni mutlu edecek her şeyi kabul edeceğimi ve yargılamayacağımı biliyorsun."

Bu sözlerden aldığı cesaretle boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. Sesi kendine pek güvenmediği için biraz kısıktı.

"Şey. Ben... Senden bir şey isteyecektim."

"Hım? Söyle."

"Bana... Sadece bazen. Bazı zamanlar bebeğim diye... Seslensen... Olur mu?"

Jisung ellerinden destek alarak kendini onun üzerinden kaldırdı ve yüz yüze geldiler. Hyunjin olabildiğince bakışlarını kaçırıyordu.

"Bu muydu isteğin?"

Belli belirsiz kafasıyla onayladı, bakışları odanın duvarlarında dolaşıyordu. Kafasını onunla karşı karşıya olmamak için yan tarafa doğru çevirdi.
Jisung'un yüzüne bir sırıtış yayıldı. Çenesinden onu sıkıca kavradı ve yeniden kendine çevirdi.

"Bebeğim nasıl isterse öyle olsun o zaman."

Hyunjin ışık tutulmuş tavşan gibi öylece bakıyordu, biraz sarsılmıştı ama atlatabildi. Gülümsememek için kendini sıkıyordu.

"Sen bunu bir anda nasıl aklına getirdin söyle bakalım?"

"Ne? Nereden aklıma getireyim ki? İzlediğim bir dizide hoşuma gitti filan diye değil herhalde. Evet. Ben çok aptalım. Yüzünü çek biraz kafam karıştı."

Jisung ufak bir kahkaha attı, yüzünü onun yüzüne daha da yaklaştırdı, kolunu başını koyduğu yastığa dayadı ve parmaklarıyla onun kulağının arkasına ulaştı. Hareketleri delirtecek bir ağırlıktaydı. Hyunjin kulağının arkasına yavaşça okşanırken sadece Jisung'un onu çabucak öpmesini istiyordu. Gözleri kapanırken nefes alış verişleri düzensiz ve sesliydi.
Üzerindeki genç ona daha da yanaştı, dudakları neredeyse birbirine değiyordu ama henüz öpüşmemişlerdi, nefesini yüzünde hissedebiliyordu. Hyunjin yalnızca onun hakimiyeti altında, onun hareketlerine uyum sağlamaya çalışıyordu.
Jisung, onu öpmeden geri çekildi, onun ardından dudaklarında ince, uzun parmağını hissedince Hyunjin ağzını aralamıştı, bekliyordu ama hiçbir şeyin içeri girdiği yoktu. Parmakları sadece dudaklarının çevresini dolaşıyordu. Sonra durdu.
Genç adam sonunda gözlerini açıp diğerinin aniden durmasının sebebini kontrol ettiğinde yalnızca öylece yüzüne baktığını gördü.

"Tanrım, gözlerin kapalı ağzın açık öyle bekliyorken... O kadar güzel bir manzaraydı ki ne yaptığımı unuttum. Üzgünüm. Nefesimi kesiyorsun Hyunjin. Gerçekten."

Hyunjin partnerinin nelerden hoşlandığını çok iyi biliyordu. Tamamen ona ihtiyacı varmış gibi görünmesi hoşuna gidiyordu. Onun için yalvarması, onun söylediklerini yapması, kendisini kontrol etmesine izin vermesi... Bu tür şeyleri içeren her şey Jisung'u fena açıyordu. Sanki bir düğmesi vardı ve bazı durumlar o düğmeyi çok kolay bir şekilde açıyordu.

Kurumuş dudaklarını ıslattı, gülümsedi. Jisung'un kulağının arkasını okşamayan eline uzandı. Onu tuttu ve boğazına yerleştirdi. Parmakları boğazında hissettiğinde göz kapakları yavaşça kapandı, dudakları aralandı ve ufak bir inleme sessiz odada yankılandı.

Jisung yandığını hissediyordu.

"Hwang Hyunjin sen... Çok kötüsün."

Hyunjin yutkundu ve Jisung bunu avcunun içindeymiş gibi hissetmişti.

"Ve sen de gereken cezayı vermelisin."

forget me too | hyunsung ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin