on / on

905 119 8
                                    

"Bana baktığında ne görüyorsun?
Yaralarımı saklama, bırak kanasınlar.
Söyle bana, böyle mi olması gerekiyordu?
Eğer öyleyse ben, çok çok mutluyum.
İyileştirilmemize gerek yok."

Hyunjin Jisung'un bu gece çalıştığı bardan paylaştığı bir video kesitinde çalan şarkıyı dinliyordu. Şarkı bar için oldukça yavaştı ama bazen arada moral düşürücü şarkıları çaldıklarını da biliyordu. Bara gidenler hep eğlenmek için orada değildi sonuçta.
Uyumamak için direniyordu.
Bu normal değildi. Jisung her zaman geldiği saatte kapıya vurmamıştı. O yumruk seslerini duymamanın bu kadar boş hissettirmesine anlam veremedi.
Saate bir kez daha baktı.
05.20
Birkaç saat içinde uyanıp okula gitmesi gerekecekti. Yine de çok geç kalmış olmayı umursuyor gibi görünmüyordu. Telefonunda o şarkıyı kısık bir sesle açmış, tekrar tekrar dinliyordu ve kulakları kapının vurulmasını bekliyordu. Bedeni tetikteydi, en ufak seste koşarak kapıyı açacaktı.
Aslında saat 1'den 3'e kadar sürekli bir ses duyduğunu zannedip kapıya koşmuştu fakat kapının önünde onu karşılayan tek şey koca bir boşluk olduğu için sonrasında pes etti. Gelmeyeceğini kabullendi. Canı yanıyordu.
En azından ufak bir açıklamayı hak ederdi, bir özür hiç değilse, son çare ayrılıksa da bir vedayı hak ederdi. Öyle düşünmüştü ama şimdi elinde hiçbir şey yoktu. Değersiz hissediyordu.

"Tekrar başlayabilir miyiz artık ikimiz de ayık olduğumuza göre?"

Gözyaşları akmaya başladı. Şarkının her sözü kalbini yaralıyordu. Dayanmadı, kendini sıkmadı. Sonunda, şarkıyı dinlerken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
Jisung en başından beri ona çok güzel davranmıştı. Hiçbir zaman yanına ayık uğramaması, sabah olduğunda, okulda, onu görmezden gelmesine sebep oluyor diye sinirleniyordu. Tek isteği, bir kereliğine de olsa, sarhoş olmadan yanına gelmesi ve her geceki gibi, aynı kibarlığında davranması, ona özel hissettirmesiydi.
Bunu elde ettiği için mutlu olmuştu. Jisung sarhoş değilken de onunla ilgilenmiş, sevgisini hissettirmişti.
Şimdi ise bunu dilediği için pişmandı. Yatağında boylu boyunca uzanmış, Jisung'un her zaman kullandığı tarafı boş bırakmayı tercih etmişti ve ağlıyordu, kendini ağlamamak için sıkmıyordu.
En başa dönmeyi isterdi.
Ondan nefret ettiği, her sabah nedenini bilmediği bir şekilde aynı notu bıraktığı için kendisini bok gibi hissettiği günlere dönmeye razıydı.
Onsuz olmanın bu kadar boş ve daralmış gibi hissettireceğini hiç düşünmemişti. Duvarlar üzerine üzerine geliyor gibiydi. Kendisini hiç güvende hissetmiyordu, bir şey olmasından korkuyordu.

İşte o zaman, o gece, saat 6'ya yaklaştığında, Jisung'un yastığına sarılmış bir vaziyette ağlarken farkına vardı: Jisung'u sonsuza kadar hissedecekti.

Sevgi miydi, güven miydi daha da ilerisi aşk mıydı, bilmiyordu. Duygularına tercüman olabilecek kelimeleri bulmakta zorlanıyordu. Hepsinden biraz biraz vardı sanki. Sevgiden, güvenden, pişmanlıktan, öfkeden...
Onun gitmesine izin vermemeliydi. Keşke cesur biri olabilseydi.
Korkusunu aşamıyordu. Günün sonunda Jisung'un yanına gidip kendisini onun kollarının arasına atmak istediğinde, reddedilmekten deli gibi korkuyordu.
Öyle bir şey yaşanırsa kendisini ve onu asla affetmezdi. Bu duruma gelmeyi istemediği için kaçıyordu onunla karşılaşmaktan.

Saat 6 buçuğa ilerlerken bir saatlik uykusuna daldı Hyunjin. Ağlamaktan yorulmuştu. Şarkı hâlâ kısık bir sesle odada duyuluyordu.

Jisung tüm gece başıboş bir şekilde sokaklarda dolanmış, en sonunda saat 5 buçuk gibi Hyunjin'in kapısının önüne kadar gelmişti. Dayanamamıştı. Beyni ne kadar ondan uzak bir yere gitmek isterse istesin, ayakları onu o apartmana, o kapının önüne sürüklüyordu.
Ona sarılmak istiyordu, onu öpmek istiyordu. Elinde sevgiye dair ne varsa hepsini onun önüne sermek istiyordu. Bütün varını yoğunu onu severken harcamakta tereddüt etmezdi.
Yüreğinde bir ateş yanıyordu. O ateşi söndürebilecek tek su kaynağı, Hyunjin'di sanki. Kapının önünde kendisiyle cebelleşirken ona ulaşmak için içinde böyle bir istek, içgüdü vardı.
Kendini olabildiğince tuttu ve kapısının önünde dikilmekle yetindi.

Onun hıçkırıkları sandığı sesleri duymaya başladığında ise koşup kaçtı oradan.
Kendinden nefret ediyordu. En son istediği şey Hyunjin'in ağlaması olabilirdi ve buna sebep olmuş olması onu delirtiyordu.
Bütün yaşam nedeni elinden alınmıştı sanki. Tek istediği, sevmekti. Yalnızca bir kişiyi. Sadece Hyunjin'i sevmekti.
Apartmandan koşar adımlarla çıkıp yeniden yollara düştüğünde güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı.

Yeni bir gün başlıyordu.

Hyunjin'in telefonu aynı şarkıyı defalarca baştan aldı. Gözlerini açtığında şarkı ona şu sözleri söylüyordu.

"Uyuyamıyorsun çünkü gözlerin kapalıyken beni çarşafın altında hissedemiyorsun bile."

forget me too | hyunsung ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin