Sabah olduğunda Hyunjin biraz daha iyi hissediyordu. Jisung'un hayatında olmayışına alışmaktan korktu. O geri gelmeden onu özlemeyi bırakırsa her şey mahvolurdu. Jisung ona geri döndüğünde artık onu sevmezse... Biterdi.
"Hyunjin! Günaydın!"
Hyunjin sakince gülümsedi, yarım ağızla günaydın diye mırıldandı. Artık bir sıra arkadaşı vardı ve sınıftakiler ona iyi davranıyordu. Hepsi çok sahteydi ve hepsinden nefret ediyordu ama belki zamanla sıra arkadaşını severdi. Şirin birisine benziyordu. Hyunjin onun kendisiyle uğraştığını, kötü şeyler dediğini hatırlamıyordu bu yüzden yanına oturmasını çok sorun etmedi.
İlk geldiğinde dedikleri de biraz etkili olmuştu.
Hyunjin ile konuşmak istediğini fakat eski problematik arkadaşlarının buna izin vermediğini, sürekli Hyunjin hakkında kötü şeyler söyleyip soğutmaya çalıştıklarını anlatmıştı.
Artık onlarla arkadaş olmadığından sorun olmuyormuş, Hyunjin ile konuştuğu için gayet memnunmuş.
Hyunjin buna biraz tereddüt ile yaklaştı fakat birilerini yalanlamak ve sürekli kötü görmek pek ona göre bir şey değil bu yüzden zamanla sıra arkadaşına ısındığını hissediyordu."Hyunjin! Changbin ve Jisung boş bir sınıfa girdi az önce. Tanrım! Ne olduğunu biliyor musun?!"
Kalbi deli gibi atıyordu. Sadece Jisung'un adını duyması buna sebep oluyorsa... Bu aşk mıydı? Hayranlık mıydı? Yoksa yalnızca alışılmışlık mıydı? Belki de ona bağlı olduğunu hissettiğinden oluyordu. Jisung'a ona aşık olacak kadar güveniyor muydu ki? Güven sorunu birilerinden hoşlanmasını bile engelliyordu çoğu zaman.
"Bilmiyorum."
"Gidip baksana! Seni sorun etmezler."
"Evet! Herkes merak ediyor."
"Evet!"
Başını iki yana sallayıp reddetti. O ortamda bulunmak istemiyordu. Jisung hâlâ onunla konuşuyor olsaydı korkusuzca girerdi. O oradayken kendisine bir şey olmayacağından emin olurdu. Bu sefer farklıydı. Jisung artık onu sevmiyordu. Artık onun 'ayrıcalığı' değildi. Changbin'e de hiçbir şekilde güvenmiyordu zaten. Onun sevgisini de korumasını da istemiyordu.
"İstemiyorum."
Bütün sınıf etrafında toplanmıştı ve onun cevabıyla hepsi hayal kırıklığına uğramıştı. Fazla zorlamadan kalabalık etrafından dağılırken bir kızın sesi duyuldu.
"Jisung'un sevgilisi girdi galiba. O kız da kimdi?"
"Öğretmen değil mi ya o?"
"Bilmiyorum. Alt sınıflara giriyor sanırım, hiç görmedim."
"Changbin'in sevgilisi olmadığına göre Jisung'un sevgilisidir."
Hyunjin merakına yenik düştü, ayağa kalktı ve sınıf kapısından çıktı. Adımları çok sakindi, yavaştı. Korkarak gidiyordu. Hem gitmek istiyor hem de istemiyordu. Üzüleceğini, yıkılacağını bilmesine rağmen sadece o kızı görmek istediğinden yürüyordu.
Koridorda, sınıf kapılarının önünde toplanmış bir sürü öğrenci vardı, sürekli konuşuyorlardı.Hyunjin kapının önüne geldiğinde biraz tereddüt etti fakat çoktan olan olmuştu. Daha fazla üzülecek diye korkmasına gerek yoktu. O gece Jisung'a sarılırken başka bir kız ismini sayıklaması zaten yeterince üzücüydü. Ondan daha çok üzülmesine imkan yoktu.
Kapıyı açtı ve içeri girdi, ardından kapıyı örttü ve içerideki üç kişi de ona bakıyordu. Nefret etmişti. Burada ne işim var dedi durdu, geri gitmek ve bunu hiç yapmamış olmak istedi.
Kızın üzerinde okul üniforması yoktu bile. Gayet gençti ama. Belki de öğretmendi. Anlayamadı tam olarak. Düzleşmiş saçları upuzundu, beline geliyordu. Gözleri yeşildi ve kirpikleriyle birlikte gayet etkileyici bir bakışa sahipti. Makyajı sadeydi, güzel, saf bir güzelliği vardı.
İkisinin ortak hiçbir yönü yoktu fakat yine de onunla kendisini karşılaştırmadan edemedi. Başını eğip kendi üzerine, kıyafetlerine baktı. Üniforma o kıza daha çok yakışırdı, öyle düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forget me too | hyunsung ✔️
Fanfictionismin tenime sonsuza kadar taşıyacağım bir dövme gibi yazılmış