Hyunjin alarmın rahatsız edici sesine dayanamayıp gözlerini açtığında taş çatlasa bir-iki saat uyumuştu. Gözlerinden uykusuzluk akıyordu, göz kapakları çok ağır geliyordu.
Başta okula gitmeme kararı aldı, Changbin'in yine onu rahatsız edeceğini hissediyordu ve bu azıcık uykusuyla onunla uğraşmak ölüm gibi bir şey olacaktı. Sonra vazgeçti. Yalnızca Jisung'u görebilme imkanını boşa harcamış olmamak için okula gidecekti.
Yatağından zar zor kalktı, aynı yorgunlukla okul üniformasını, beyaz gömleği ve kumaş pantolonu, giydi, kıravatı bağlayacak hali yoktu, cebine sıkıştırdı. Dış kapıya ilerlerken mutfağa bir göz attı, Jisung her sabah kahvaltı yapmasını tembihliyordu ona. Kahvaltısını yapmadı, ağzına bir lokma almadan küçük evinden çıktı.
Apartmanın giriş katındaki dairede yaşayan amca yeniden bahçeye çıkmıştı, bitkileriyle bir şeyler yapıyordu. Hyunjin'i görünce gülümsedi, Hyunjin ona zar zor günaydın dedi ve yoluna devam etti. Adam ona geceleri uğrayan arkadaşını soramadı bile. Eksikliği hissediliyordu.Hyunjin okul üniforması içinde inanılmaz derecede çekici görünen sayılı öğrencilerden biriydi. Uzun bacaklarını, hafif dolgun poposunu kumaş pantolon tam sarıyordu. Üzerindeki beyaz gömleğin bir kısmı içeride bir kısmı dışarıdaydı, bu kesinlikle bilerek değil üşengeçliği yüzünden olmuştu, onu çok seksi gösteriyordu. Siyah, düz saçlarını uzun zamandır kesmediği için hafifçe uzamışlardı, arada kulağının arkasına sıkıştırıyordu. Yoldan geçen kız, erkek fark etmeden çoğu kişi onu süzmeden edemiyordu. Aslında hepsi onun güzelliğinin, çekiciliğinin farkındaydı fakat okulda yaşanan o olaylar ve dahası onunla aralarına koca bir mesafe koymalarına sebep olmuştu. O mesafe artık o kadar büyümüştü ki bir daha arkadaş olmaları bile mümkün değildi. Hyunjin artık yalnızdı, kimse ona yanaşmaya cesaret edemezdi, Hyunjin kimseyi kabul etmezdi.
Chanbin okul kapısının önünde arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu. Hyunjin kapının diğer köşesinden fark edilmeden içeriye süzülmek istedi fakat yakalanmıştı. O okul bahçesinde, okulun giriş kapısına doğru ilerlerken Changbin de peşine takılmış, onunla konuşmaya çalışıyordu.
"Günaydın."
Hyunjin gözlerini devirdi, Changbin bunu görse sinirden delirirdi bu yüzden görünmediğine şükretti.
"Sana da."
Kestirip attı. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp onu arkasında bırakmayı planlıyordu ama öyle olmadı. Changbin ona yetişmek için o kısa bacaklarıyla merdivenleri neredeyse koşarak çıkmak zorunda kaldı.
"Hey. Sana iyi davranacağım demiştim. Özür de diledim. Neden kaçıyorsun benden?"
Hyunjin ona bir cevap vermek ve bu konuyu tamamen kapatmak için durduğunda sınıfının kapısının önüne gelmişlerdi. İçeridekilerin onların konuştuklarını görmelerini istemese de bu kaçınılmazdı. Changbin'i kolundan belli belirsiz bir tutuşla biraz daha köşe, tenha bir yere çekti. Gittikleri yer koridorun bir köşesiydi ve Changbin elinde olmadan heyecanlanmıştı. Hyunjin'in yüzüne bir tane patlatmak istediği türden bir sırıtış oluştu yüzünde.
"Ah! Bana bir hediye vereceksin sanırım?"
Hyunjin onunla dalga geçer gibi güldü.
"Aynen bir hediye vereceğim."
Bir anda gülüşü kesildi ve yüzü ciddileşti.
"Aptal aptal konuşma. Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama hepsini unut. İmkansız şeyler düşünüyorsun çünkü. Beni dinle, seni sevmedim. Hiçbir zaman içinde azıcık bir iyiliğin olduğunu bile düşünmedim. Beni hep yargıladın. Hayatım ve bütün insani ilişkilerim senin yüzünden boka sardı. Anlıyor musun? Yok, gelip hâlâ benimle aranı düzeltmeye çalıştığına göre hiçbir şeyi anlamıyorsun. Lütfen Changbin. Sana lütfen diyorum. Biraz empati, olur mu? Yıllar boyunca senin yüzünden ne sevildim ne sevdim. Kendimi öldürmeyi düşündüm. Kimsem yoktu. Ben... Sadece nefret edildim. Nefret ne kadar güçlü bir duygu bilemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forget me too | hyunsung ✔️
Fanfictionismin tenime sonsuza kadar taşıyacağım bir dövme gibi yazılmış