dokuz

1K 136 50
                                    

Hyunjin sabah okula gitmek için uyandığında birkaç saat uyku ona yetmemişti, dün gece olanlara inanamıyordu. Jisung'un içinde yatan canavar ile tanışmıştı, sıcak bir karşılama olmuştu. Her şeye rağmen, içinde bir sex tanrısı yatmasına rağmen, Hyunjin'in canının yanmadığından emin olmuştu.

Mükemmel birisiydi, Hyunjin onun kendisine bu kadar önem vermesine bir anlam veremiyordu. Daha önce böyle birisi hayatına hiç girmemişti. Jisung kesinlikle kız erkek herkesin hayatında özel bir yere yerleştirmek isteyeceği bir erkekti.
Bütün özellikleri harika bir erkek arkadaşı, onu, meydana getirmişti.

Her ne kadar kibar olursa olsun, okulda bu kadar yanlış tanınmasına anlam veremiyor değildi. Okulda neden daha katlanılmaz bir kişiye dönüşüyordu bilmiyordu, hatta daha geçen zamana kadar Changbin'in ona yaptığı zorbalıkları görmezden geliyordu.
O zamanları unutması mümkün değildi. Jisung'a o zamanların cezasını çektirecekti ama o gün henüz gelmemişti.

Kahvaltıda birkaç parça bir şey yedikten sonra okul yoluna koyuldu, Jisung bu sefer ona not bırakmamıştı. Geç kaldığı içindir, diye düşündü Hyunjin. Rahatsız edici düşüncelerini engellemeye çalışarak.

Okula girdiğinde herkesin kendi aralarında bir şeyler konuştuğunu fark etti, kendisi yine dışlanmış hissediyordu. Okulda herhangi bir şey olduğunda kimse sınıfta yüksek sesle söylemezse öğrenme ihtimali yoktu, onun konuşabileceği kimse yoktu. Bugün kendini daha da kötü hissediyordu, kalbine bir ağırlık çöktü. Sırasından sınıfın kaos ortamını hissedebiliyordu, Jisung'un yanına gitmek istedi, kendini hiç güvende hissetmiyordu. Jisung'un iyi olduğundan emin olmak istedi.

hyunjin: jisung

jisung: hyunjin ben iyiyim
merak etme tamam mı

hyunjin: ne konuşuyorlar bilmiyorum
kötü bir şey mi olmuş
kimse benimle konuşmaz

jisung: sorun yok
seninle ilgili bir şey değil
sana bir zarar gelmeyecek
endişelenme

hyunjin: yanıma gelemez misin?
kendimi çok tehlikede hissediyorum

jisung: geleceğim
birazcık bekle olur mu

hyunjin: tamam
bekliyorum

görüldü.

Geçen birkaç dakika Hyunjin'e yarım saat gibi geldi. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Bir şey olmasından korkuyordu, diğerlerinin endişeli ve şaşırmış yüz ifadelerini görebiliyordu, nedense böyle durumlarda hep Changbin aklına geliyordu. Gelip ona bir şey yapmasından korkuyordu ve biliyordu ki Changbin sınıfa gelip ona bir zarar verse kimse dur demezdi. Jisung dışında.
Birkaç dakika sonra sınıftaki fısıldaşmalar arttı, Jisung sınıfa girince de tamamen durdu. Jisung yavaş yavaş yürüyordu, yalnızca Hyunjin'e bakıyor ve gülümsüyordu.
Hyunjin sınıftakilerin onları bu kadar dikkatli incelemesinden hoşlanmadı, sessizlikten de hoşlanmadı. Jisung'a bir şey dese herkes duyacaktı.

"Hey."

"Merhaba."

Hyunjin'in sesi kısık çıkmıştı, Jisung onun sesindeki rahatsızlığı hissetti. Sınıfa döndü ve normal bir sesle konuştu.

"İşinize bakar mısınız yoksa ben mi baktırayım?"

Sınıftaki herkesin jetonu birkaç saniye sonra düştü, hepsi kendi işine döndü ve yeniden sesli bir ortam oluştu.
Jisung yavaş bir şekilde, dikkatlice Hyunjin'in yanına oturdu. Hyunjin hareketlerindeki dikkati fark etmişti.

"İyi misin? Bir şey mi oldu?"

Jisung gülümsedi.

"Tabii ki iyiyim. Turp gibiyim! Asıl sen iyi misin?"

Hyunjin gözlerini kaçırdı, Jisung elini onun kafasının üzerine yerleştirdi, saçlarını aşağı doğru okşadı.

"Üzgünüm."

"Ne? Hayır! Üzgün olma, bunu isteyen bendim."

"Peki o zaman, sen nasıl-"

Cümlesini tamamlayamadı, yüzündeki gülümseme acı bir gülümseme haline geldi. Hyunjin bir şeylerin yanlış olduğunu anladı, üzerindeki ceketin önünü açtı.

"Jisung! Aman Tanrım! İyi misin? Kan-"

"Hyunjin. Sakin ol. Bana bak."

Hyunjin Jisung'un gömleğindeki kanı görmezden gelemiyordu. Bir şey olmasından çok korktuğu için bir iki defa ayağa kalktı, revire gitmek için ama Jisung onu yerine oturttu. Panik yapmıştı ve Jisung bunu görebiliyordu.

"Hey, bana bak. Hyunjin!"

Sonunda onun ilgisini çekebildiğinde gözlerinin içiyle gülümsedi.

"Derin derin nefes alıp ver şimdi. Beni dinle sadece tamam mı? Panik yapmana gerek yok. Sadece bir kavga. Revire gittim. Bir bıçak kesiği yalnızca. Tamam? Çok büyük bir şey değil, neden bu kadar kan aktı ben de bilmiyorum ama ben iyiyim. Sapasağlam duruyorum karşında. Birazcık acıyor o kadar. Çok az acıyor. Biliyorsun ben çok güçlü bir erkeğim değil mi? Hım? Hey! Ağlıyor musun? Ağlama."

Hyunjin Jisung'un gömleğindeki kanı görünce ona bir şey oldu diye çok korkmuştu, kendi kafasında bir sürü senaryo kurdu, ölecekmiş gibi geldi, korku ve endişe o kadar fazlaydı ki dayanamadı, ağlamaya başladığının farkında bile olmamıştı ama işte şimdi Jisung ona sarılıyordu.

Bütün sınıfın gözlerinin önünde, kimseye sevgi göstermemesi ile meşhur soğuk kalpli, kavgacı çocuk ve hiç kimsenin umrunda olmayan, zorbalık görmeye alışmış, kimseden sevgi görmeyen eziğin teki, birbirlerine sarılıyordu.

Sınıftaki öğrencilerin hiçbirinin aklından böyle bir kombinasyon geçmemişti. En imkansız ikililerdi. Çoğu kişinin çekici bulduğu, kimseye yüz vermeyen biri nasıl olmuş da kimsenin umursamayıp hor gördüğü bu çocuğu sevebilmişti ki?

"Seni seviyorum, Hyunjin. Seni çok seviyorum. Senin için her şeyi yaparım, biliyorsun değil mi? Kimse ben varken sana zarar veremez."

Birbirlerinden ayrıldıktan sonra Jisung Hyunjin'in yüzünü karşısına getirdi, gözyaşlarını sildi, gülümsedi.

"Sulugöz."

Hyunjin aldığı bu iltifat karşısında güldü. Jisung onun akan gözyaşlarını silmeye devam etti, yanaklarını tamamen kuruladı, yavaşça yüzüne yaklaştı, burunlarının uçları birbirine değdi, Jisung kafasını biraz daha eğdi, dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu.
İkisi de zaman ve mekân kavramlarını kaybetmişti. Jisung yavaşça Hyunjin'den uzaklaştı, son bir öpücüğü de uzanıp alnının ortasına kondurdu.

"Şimdi gitmem gerek. Sonra görüşürüz tamam mı?"

Hyunjin başıyla onaylamakla yetindi. İkisi de aptal aşıklar gibi birbirlerine gülümsüyordu. Jisung sıradan kalktı, sınıfın kapısına yürürken sınıftakilere az önceki halinden alakasız soğuk bakışlar attı, hepsini tehdit ediyor gibiydi.
Sonunda sınıftan çıkınca Hyunjin nasıl hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, herkes ona bakıyordu, hiçbiri bir şey söyleyemiyordu.
Sonunda olayın şoku biraz biraz atlatılınca Hyunjin kafasını sıraya gömdü, karnındaki kelebeklere alışıp uyumaya çalıştı.
Gözlerini yumup sınıftaki sesleri dinlerken kendini eskisi gibi görünmez hissetmiyordu sanki. Garip bir duyguydu. İnsanların onun varlığından haberi vardı, onu biliyorlardı.

Sınıftaki kızlardan birinin hayal kırıklığı dolu bağırışını duyduğunda gülmeden edemedi. Jisung'un peşinde dolanıp duran ve hiçbir şekilde yüz bulamayan bir kızdı bu.

"Bu gerçekten haksızlık!" diye bağırmıştı.

Bu gerçekten haksızlık Han Jisung. Kıza hak veriyorum. O kadar sana aşık, çekici kız varken nasıl oldu da... Gelip beni buldun? Şimdi seni asla bırakmayacağım. Umarım bunun farkındasındır, aptal.

forget me too | hyunsung ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin