Hyunjin yastığının üzerinde dinlendirdiği elinde birkaç tüy dokunuşu hissetti. Avcunun içi gıdıklanıyordu. Yavaş yavaş gözlerini açmaya hazırlanırken dokunuşlar durdu.
'Gözlerimi açacağım ve yine yalnız olacağım. Evet, onun hâlâ yanımda olduğunu düşünüp umutlanmamalıyım.'
İç sesiyle istekleri zıttı sanki. Kalbi onun yanında olmasını istiyordu, bu sebeple gözlerini aralarken hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordu.
Gözlerini açtı."Günaydın."
Gözlerini açar açmaz tam karşısında dirseğin yastığa dayamış, başını da eliyle desteklerken onu izleyen Jisung ile karşılaşması beklenmedikti.
Kelebekler yine karnına akın etti. Yüzüne şirin bir gülümsemenin yayılmasına engel olamadı."Hey, buradasın. Neden gitmedin?"
"Ah, sanki gitmemi istermişsin gibi geldi sanki? İstersen gidebilirim."
Jisung yerinden doğruldu ve yataktan inmek için hazırlandı. Hyunjin geç kalmadan uzanıp onu kolundan yakaladı.
"Hayır! Saçmalama. Öyle bir şey istemeyeceğimi biliyorsun."
Fark etmeden üzülmüştü, dudağının ucu dışarıya doğru çıkmıştı.
Jisung ona dönmüş öylece bakarken onu bu kadar uzun tutmanın garipliğini hissetti. Hemen elini geri çekti."Yani... Gitmek istiyorsan gidebilirsin."
Hyunjin, Jisung ile ilgilenmiyormuş gibi yapıp odasını incelemeye başladığında diğeri onu gıcık etmek istedi.
"Aslına bakarsan benim işlerim vardı."
Hyunjin hızla kafasını ona çevirdi, Jisung gözlerinin içinde beliren alevleri görüyor gibiydi.
"Tamam! Git o zaman! Görüşürüz! Hatta görüşmeyelim Han Jisung!"
Sinirlerine hakim olmak istese de oldukça zorlanmıştı, tekrar yatağına uzanıp Jisung'a sırtını döndü.
"Hyunjin."
Hyunjin kulağının dibindeki sesi duyduğunda irkildi.
Jisung yüzünü iyice onun boynuna yaklaştırdı, eğilip dudaklarını bastırdı, öpücüğüyle eş zamanlı derin bir nefes aldı, bütün kokuyu içine çeker gibiydi ve sonrasında bu büyük öpücüğün izini boynunda bırakıp geri çekildi.
Hyunjin daha önce birisi onu böyle öpmüş müydü hatırlamıyordu. Boynuna eğildiğinde ve içine çektiği nefesini hissederken aşırı huylanmıştı, kendini hafifçe gülmekten alıkoyamadı."Seni bir gün daha gün boyu görürsem bir daha yanında asla ayrılamam."
"Bu iyi bir şey değil mi?"
Jisung üzerini giyinmeye başlamışken onun kırgın sesini duyduğunda dayanamayıp tekrar yatağa uzandı ve ona belinden sarıldı, çıplak omuzuna ardı ardına öpücükler kondurdu.
"Elbette iyi bir şey Hyunjin. Hatta bu başıma gelebilecek en güzel şey olurdu, senden sonra. Ama! İnsanların senin hakkında yanlış fikirlere kapılmasına izin veremem. Eğer senin umutsuz aşığın olarak kendi adımı çıkarmama izin vermezsen tabii."
Hyunjin önünü Jisung'a döndüğünde yeniden dipdibelerdi.
Hyunjin'in kaşları çatılmıştı."Ne demek o?"
Hyunjin bu kadar dibindeyken eline hakim olamayan Jisung, Hyunjin'in gözüne giren saç tutamlarıyla oynamaya, düzeltmeye başladı.
"Yani, bırak seni seveyim. Herkes görsün. Sen beni sevmesen de olur. Bana kötü davran. İnsanlar ezik olduğumu düşünsün. En azından seni sevmeye rahatça devam edebilirim."
Hyunjin bu fikri beğenmemişti. Jisung'un onu sevmek istediğini öğrenmesi, tam olarak nasıl bir sevgi anlamındaydı ondan da emin değildi, şu an sevgililer miydi, yoksa eskisi gibi her şey devam mı ediyordu, bilmiyordu. Farklı olan tek şey, artık ayıkken de Jisung'u görebiliyor, onun sevgisinin öznesi olabiliyordu.
Her şey bir yana, okulda onu reddeden kişi olarak dolaşmayı ve onun da sürekli bir ezik gibi peşinden gelmesini kaldıramazdı, bu acımasızca bir şey olurdu ve Hyunjin bunu yapmak istemiyordu.
Keşke ondan direkt sevgilisi olmasını isteseydi... Bunu gerçekten isterdi.
Yine de bencil olmamalıydı, Jisung'un kendisinden çok onu düşündüğünü görebiliyordu. Onun eziği olmak istiyordu, sırf rahatça her yerde onu sevebilmek için. Çünkü sevgili olurlarsa bu sefer yeniden Hyunjin saldırılan kişi olacaktı.
Büyük ihtimalle yine 'baştan çıkarmış' bir şeytan olacaktı."Bunu yapma. Beni sevmemene dayanabilirim ama sana zorbalık yapamam. Nefret ettiğim bir şeyi yapıyor gibi bile görünemem. Bundan güç alamam. Bırak insanlar ne diyorsa desin benim hakkımda, zorbalık gören birisi olarak, başkasına zorbalık yaparak havalı görünmeye çalışamam."
"Hey, üzgünüm. Bilinçsizce mi konuştum. Özür dilerim, bebeğim."
Hyunjin'in eğdiği başını yanaklarından tutarak kaldırdı ve onunla göz göze geldi, yaklaşıp burnunun ucuna bir öpücük kondurdu.
"Bir daha böyle kötü konulardan asla konuşmayalım. Rahatsız oluyorsun, etkilenmeni istemiyorum."
Hyunjin Jisung'a sarıldı ve iyice yaklaşıp başını onun göğsüne yerleştirdi.
"Oh, bir kedi sırnaşması! Bunu hak edecek ne yaptım ki?"
Jisung odaya yayılan kahkahayı duyunca onun mutlu olduğunu anlamıştı. İşte bu, bu onun aşık olduğu şeydi. Bu sesi her zaman duymak istiyordu.
"Bana bebeğim dedin."
"Hım... Demek hoşuna gitti."
Hyunjin'in beline sardığı ellerini onu gıdıklamak için kullanınca kahkaha sesleri daha da artmaya başlamıştı.
Hyunjin sesli bir şekilde güldüğünde Jisung kendini on kat iyi hissediyordu.Bu odaya ilk girişini hatırladı.
O gece onun kendisini yetersiz bulup ağladığını ve bir sürü gözyaşı döktüğünü düşünmek Jisung'un hiç hoşuna gitmemişti.
Onun gülmesini istedi.
O gece ona yaptığı basit bir bozuk para numarası o gülüşü kazanmasına ve kalbinin deli gibi atmasına sebep olmuştu.Jisung o gece güldürdüğü genci bir daha hiçbir şeyin üzmesine izin vermeyecekti, böyle düşünmüştü.
Onun için hep düşünceli ve sevgi dolu birisi olmak istedi.
Onun hak ettiği insanlarla çevrili olmasını istedi.
Onu, bu iğrençliklerle dolu sahte dünyada güzel kalan tek şeyi, bütün kötülüklerden korumak istedi.
Hwang Hyunjin, Jisung'un başına gelmiş en güzel şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forget me too | hyunsung ✔️
Fiksi Penggemarismin tenime sonsuza kadar taşıyacağım bir dövme gibi yazılmış