İyi okumalar 🖤
Önceki bölümü atlamayın lütfen...
Uzay
Tam sahil çıkışında karşımda gördüğüm bedenle, adımlarım bıçak gibi kesildi. Kalbim göğüs kafesimi dövmeye başlamıştı bile. Ama bu heyecandan değildi. Bariz bir şekilde, korkuyu damarlarımda hissediyordum.Hayatımı alt üst eden kişi şu an karşımdaydı. Bana o kadar çok zarar vermişti ki, (psikolojik olarak) değil yüzünü görmek, sesini dahi duymak istemiyordum. Evet, karşımdaki kişi Sarp'tı. Hayatımda bana en çok zarar veren kişi.
Ben orada donmuş, hareket bile edemiyorken, bana doğru bir adım attı. Gözlerim yanıyordu. Yanağımdan süzülen tek damla yaşı hissediyordum.
"S-sen..." dedim titrek bir sesle. Sarp, bana doğru bir adım daha attığında, geriye doğru bir adım atabilmiştim sonunda.
"Uzay." dedi bir adım daha atarken. Gittikçe yaklaşıyordu ve ben sadece bir adım uzaklaşabilmiştim. Elimi, engel olmak ister gibi öne doğru uzatıp konuştum bu kez.
"Yaklaşma bana! Uzak dur!" dedim. Ellerini teslim olur gibi kaldırdı hafiften.
"Tamam. Burada duracağım. Gelmeyeceğim daha fazla." dedi. Bugün çok mu uysaldı ne? Sarp hiçbir zaman böyle biri değildi, olmamıştı.
"Nasıl bir oyunun pesinde olduğunu bilmiyorum ama beni rahat bırak!" dedim. Evet, artık sesim titremiyordu.
"Uzay, oyun oynamıyorum." dedi ve bir adım daha yaklaştı. "Seni görmek istedim. O günden sonra-" derken yakasına yapışarak sözünü kestim. Nasıl olmuştu ben bile bilmiyordum.
"Bana bak Sarp! Sakın! Sakın o gün hakkında tek bir şey bile söyleme!" dedim. Yakasına yapıştığımı ve yakın olduğumuzu farkedince, iğrenerek geri çekildim. Evet, ondan iğreniyordum. Birkaç adım geri gittim ve kollarımı iki yana açarak konuştum tekrar. "Bak! Şu halime bak! Nerede eski Uzay? Yok! Gitti o. Ben varım. Senin eserinim ben. Neden gurur duymuyorsun eserinle?! Eski halimden eser var mı bir bak bana?" dedim. Görüş alanım bulanıklaşınca, ağladığımı anladım. Tekrar bana yaklaşmaya başlayınca elimle engelledim.
"Tek bir adım daha atma. Senden nefret ediyorum. Sakın, sakın yaklaşma bana. Murat'a... Bana... Bize yaptıklarını unutmadım. Unutmam da." dedim ve sahilden çıktım hızla. Telefonumun sesini duyunca, cebimden çıkarıp baktım. Kurtarıcı meleğim arıyordu. Hissetmiş gibiydi.
Açıp açmamak arasında kalmıştım. Sesimden anlar mıydı acaba ağladığımı? Daha fazla bekletmeyip açmaya karar verdim. Yeşil sembolü kaydırıp, telefonu açtım.
"Efendim?" dedim. Sesimi normal çıkarmaya çalışıyordum ama becerememiştim işte.
"Uzay sesin değişik geliyor iyi misin?" diye cevap verdi direkt. Tek kelime etmeme rağmen anlamıştı.
"B-ben ben pek iyi sayılmam." dedim. Gözlerimden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Onun üstüme düşmesi, beni daha da ağlatıyordu. Hani öyle olur ya. Ağlarken biri birazcık üstüne düşünce daha çok ağlayası gelir ya insanın, aynen öyle oldu.
"Şey, bak şimdi. Bana nerede olduğunu söyle tamam mı? Seni almaya geleceğim." dedi. Zar zor konuşarak nerede olduğumu söyledim. Hemem geleceğini söyledi ve kapattık telefonu. Ben de ilerideki yolun kenarında bulunan otobüs durağına geçip beklemeye başladım.
Yaklaşık bir 15 dakika kadar bekledikten sonra Gökhan geldi. Onu görünce hızlanan kalbim, hissettiğim garip şeyler ve içime dolan huzur... Korktuğum başıma gelmişti işte.
Yorumlarınızı bekliyorum
Sizleri seviyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ DERT ETMELER (BxB)
TerrorKIVILCIM SERİSİNİN İKİNCİ KİTABI. Gökhan ve Uzay'ın hikayesi... Eşcinsel hikaye. Ona göre gelin. 28.03.2021 - 05.09.2021