9.Bölüm 🖤

662 76 15
                                    

İyi okumalar 🖤

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Sonunda klinikteki tadilat bitmiş, artık evde seanslara son vermişti Gökhan. Kliniğin yeni halini geziyordu. Yanında, iç mimar Levent vardı.

"Nasıl buldunuz Gökhan bey? İyi olmuş mu?" diye sordu. Gökhan, ellerini cebine koydu ve odanın ortasına geldi. Etrafına bakarak konuştu.

"Elinize sağlık. Güzel olmuş. Duvardaki desenler hoş durmuş." dedi. Levent  kendinden emin bir şekilde gülümsedi.

"Eh, yapıyoruz bu işi." dedi gülümsemesi sırıtmaya dönüşürken. Gökhan başıyla onayladı.

"Evet. Doğru bir seçim yapmışım. Beklediğime değdi." dedi. Levent, utansa da çaktırmamaya çalıştı.

"Şey..." dedi elini ensesine atarak. "Ben artık gitsem iyi olacak. Başka bir randevu var da. Görüşürüz." dedi geri geri yürüyerek. Daha sonra dediğini farketti. "Yada görüşmeyiz..." diye konuşurken, Gökhan kendini tutamayıp kıkırdadı.

"Görüşürüz Levent bey." dedi. Levent elini kaldırarak selam verdi ve hızla arabasına bindi. Resmen rezil olmuştu. Kendine söverek arabayı çalıştırdı.

......

Uzay
Bugün ilk kez kliniğe gidecektim. Gökhan, tadilatın bittiğini haber verip, kliniğe gelmemi söylemişti. Bugün artık omuzumda yük olan bazı şeyleri anlatmak istiyordum. Kolay değildi ama mecburdum. Başka şekilde atlatamam. Gerceklerden kaçarak yaşayamam.

Yanımda babam vardı. Beni kliniğe o bırakacaktı. Bir süre sonra durduğunda, geldiğimizi anladım.

"İşte burası." dedi babam. Sola doğru baktığımda, güzel bir yer olduğunu gördüm.

"Teşekkür ederim baba." dedim ve elimi kapı koluna attım. O sırada babam kolumdan tuttu.

"Uzay bir dakika." dedi. Babama doğru baktım.

"Efendim baba? Bir şey mi oldu?" diye sordum. Kolumu bırakıp konuşmaya başladı.

"Gelmemi ister misin yanında? Bekleyebilirim çıkana kadar." dedi. Gülümsemeye çalıştım ve cevapladım.

"Hayır baba. Gerek yok. Ben kendim dönerim. Beklemene ve gelmene hiç gerek yok." dedim. Gülümseyerek başıyla onayladı beni.

"Peki o zaman. Dikkatli ol. Evde görüşürüz." dedi. Bende aynı şekilde karşılık verip indim arabadan.

Kliniğin bahçesine girip karşımdaki açık gri, iki katlı binaya doğru yürümeye başladım. Büyük camları vardı ama camlardan içerisi görünmüyordu. Ayna gibiydi ve kendi yansımamı görebiliyordum. Özel bir klinik olduğu için, diğerlerinden farklıydı. Önümdeki ahşap kapının kenarındaki zile bastım. Aslında çok gergindim çünkü bugün bazı şeyleri anlatacaktım artık.

Kapı birkaç dakika içinde açılınca, güler yüzlü bir kadınla karşılaştım. Onu görünce, istemsizce ben de gülümsedim.

"Buyrun hoşgeldiniz." diyerek içeri aldı beni. İçerideki büyük ve ferah salona götürdü. "Siz burada bekleyin, ben doktor beye haber vereyim geldiğinizi." deyip üst kata çıktı. Rahat görünen tekli koltuklardan birine oturdum ve beklemeye başladım. Birkaç dakika içinde kadın gelip beni yukarıya çağırdı. Derin bir nefes alarak kalktım koltuktan ve merdivenlere yöneldim.

Yukarı çıktığımda, karşılıklı iki oda vardı. Şermin Seren yazıyordu birinde. Diğerinde Gökhan Gürdal. Annesinin adı Şermin'di ama soy isimleri farklıydı. Babasıyla ayrı olmalılar diye düşündüm ve Gökhan Gürdal yazan plakanın olduğu odanın kapısına vurdum hafifçe. Girmemi onaylayan ses gelince içeri girdim. Bu oda da epey büyüktü. Geniş, ferah ve aydınlıktı.

Beni görünce ayağa kalktı ve yanıma doğru geldi. Gülümseyerek elini uzattı.

"Hoşgeldin Uzay." dedi. Yüzünü görünce, kalbimin teklediğini fark ettim. Yine de cevap verdim.

"Hoş buldum." dedim uzattığı elini sıkarak. Ellerimizi ayırıp koltuğu gösterdi.

"Geç otur bakalım." dedi masasına geçerken. O sırada kapı çaldı hafifçe. "Girin." dedi ve koltuğa yerleşti. Az önceki görevli kadın, iki tane bitki çayı getirmişti yine. Masadaki bitki çayını görünce, yüzüme istemsizce bir gülümseme yayıldı. Farkında bile değildim aslında. Gökhan söyleyene kadar.

"Neden gülümsüyorsun?" diye sordu. Sorusunu duyunca, hemen yüzüne baktım. O da gülümsüyordu.

"Ha şey, artık ne zaman bitki çayı görsem, siz aklıma geliyorsunuz. Sanırım alışıyorum." dedim. Bakışları değişti. Son dediğim şeyi idrak edince toparlamak ümidiyle konuştum. "Yani çaya... Bitki çayına. Önceden bu kadar çok içmiyordum." dedim. Başıyla onayladı beni ve çayından bir yudum alıp, ellerini masanın üstünde birleştirdi. Bu kez gözlük yoktu gözünde ve ben onun gözlerinin ne kadar güzel olduğunu fark ettim.

"Evet, ne anlatacaksın bugün bana?" diye sorunca kendime geldim. Anlatacaklarım aklıma gelince yutkundum ve önümdeki çaydan bir yudum aldım. Gergince, ellerimle oynamaya başladım. Elim, istemsizce kaşıma gitti. Gergin olduğumda istemsizce yaptığım bir şeydi bu.

"Şeyy... Nereden başlasam bilmiyorum." dedim. Başım öne doğru eğikti ve tepkisini göremiyordum. Birkaç saniye sonra sesini duydum.

"Mesela, en başından anlatabilirsin. Vaktimiz bol." dedi. Yüzüne baktım göz ucuyla. Gülümsediğini gördüm. Her zamanki gibi. Başımla onayladım.

"Peki... En başından anlatacağım."

Sırlar açığaçıkıyor yoksa?

Yorumlarınızı bekliyorum

Sizleri seviyorum 🧡

SENİ DERT ETMELER (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin