Evet, bu benim hayatım!
Benim adım Efsun bildiğiniz gibi çok katı bir babam var, tabi abim Mete ve ablam Semayı unutmazsak. Birini tanımak için onunla vakit geçirmek gerek onu bir bir okumaktır bence.
Balıkesir'in bir köyünde yaşıyorum burası bir ilçe olsa bile köy gibi herkes tanır birbirini, buraya gelenler güzel bir yer olduğunu söylerler .
Uzun yıllardır burada yaşıyorum ve bakalım beni neler bekliyor. Burası benim dünyam ve her şey kafamın içinde.
Sema: Efsun! Gene dalmışsın bir yerlere sana sesleniyorum kaç saattir.
Efsun: Görmüyor musun abla? Yazı yazıyorum dalmam normal.
Sema: Hadi bana yardım et pazara gideceğiz.
Efsun: Tamam abla üstümü giyip geliyorum.
Dolabımı açtığımda uzun çiçekli kırmızı bir etek, üstüne siyah bir bluz giyip, saclarımı topladıktan sonra aşağı indim.
Mete: Bu ne güzellik kız altı üstü pazara gidiyorsun.
Efsun: Uğraşma benimle abi.
Yola ablam ile yürüyorduk, aslında abim haklıydı sanki Ankara da geziyorum. Ablam düşüncelerimi bölüp;
Sema: Hadi, daha çok işimiz var.
Ablam; kısa siyah saçları, gözleri yeşil, çok komik ve sinir bozucu bir abla. Okumak istedi ama okuyamadı (babam yüzünden), onu göndermedi beni göndermek istemediği gibi.
Pazara geldiğimizde ablam benim elime poşet sıkıştırıp meyve almamı istiyordu bende meyve reyonuna gittim. Gözüme sadece elma, kiraz ve erik takıldı.
Efsun: Kazım amca bana oradan 1 kg kiraz verir misin? Bende şuradan elma alayım.
Kazım: Tamam kızım.
Elmalar çok fazlaydı ve parlıyordu. Pazar aslında güzeldi kimse " gel ablacım gel patlıcana gel " demiyordu. O yüzden çok söylenmezdim geldiğim için. Gözüme bir tane elma çarptı onu alıyordum tam, birden ne olduğunu anlamadan yere yığıldı elmalar. Her yere dağılmıştı ama benim gözüm dokunduğum elmadaydı. Yuvarlana yuvarlana bir ayağın önünde durdu.
Kafamı yavaşça yukarı çıkardım ama bir yandan kızardığımı hissettim.
Yavaşça kafamı kaldırdım. Karşımda uzun boylu, sarı saçlı fazla sarı denemez biraz kahverengi aralıklı, gözleri ela olan bir gençti. Sırıtıyordu eğilerek yerden elmayı alıp;Genç: Bu sizin galiba?
Efsun : Eee evet benim, alayım ben onu fazlalık olmasın.
Ne diyordum ki ben fazlalık olmak mı ya salak Efsun adama neden böyle söyledin ki şimdi?
Genç: Fazlalık olmasın mı? Bence yerlerde baya bir fazlalık var.
Efsun: Iıı şey ben onu elin de durmasın diye dedim, Teşekkür ederim.
Neden böyle oldum ki şimdi ben uff neyse elmaları toplayayım.
Efsun: Kazım amca ben şimdi topluyorum bunları sen merak etme.
Kazım: Dur kızım ben yardım edeyim sana.
Genç: Kazım amca sen dur ben hanımefendiye yardım ederim.
Efsun : Teşek...
Genç: Rica ederim. Bir dahakine daha dikkatli olursun artık.
Efsun: Pardon da yardım ettiniz diye sizden azar işitecek değilim. Hem benim ne suçum var elmayı alayım dedim düştüler birden.
Genç: Sadece dikkatli olmanızı söyledim sizi azarlamadım.
Efsun : ( Hıh )
Arakamı dönüp gidecekken ablam beni izliyordu.
Efsun: Abla insan gelip bir yardım eder, burada beni izleyeceğine.
Sema: Allah Allah kendi marifetini kendin düzelt. Ayrıca neden bu kadar celallendin?
Efsun: O adam beni sinir etti. Utandım işte neden sözcüklerimi yüzüme vuruyorsa, bide azar işitiyorum.
Sema : Farkında mısın bilmiyorum ama sen normalde böyle şeylere sinirlenmezsin.
Aslında ablam haklıydı, içimdeki o garip hissi dindirmek için öyle davranmış olabilirim yani ergence kabul ediyorum. Pazardan çıkıp eve gittiğimizde hemen deniz kenarına gitmek istiyordum çünkü bir tek kendimi orada sakinleştirebilirdim.
Efsun: Abla ben kıyıya iniyorum, haberin olsun.
Sema: Telefonu da al yanına merak ediyoruz.
Efsun: Tamam
Bisikletimi alıp yola çıktım. Beni sadece bu iklim anlıyordu, insanlara ihtiyacım yoktu doğa beni dinliyordu. İnsanlara bir şeyler anlatmak yerine dağa taşa anlatmak daha iyi çünkü onlardan sır çıkmıyor.
Tokamı çıkardım saçlarımı rüzgar ile buluşturdum ve denize yaklaştıkça daha çok esiyordu ılık ılık...Deniz her zaman ki gibiydi sakin ve sesiz. Yerime geçip defterlerimi çıkardım, burada bir çardak vardı. Kimsecikler yoktu o yüzden seviyordum burayı. Ne zaman canım sıkılsa, daralsam, nefes almak ve doğayı dinlemek için kendimi evden uzağa atarım. Kalbimin atışını dinlerdim. Arkamdan ayak sesleri geliyordu ve aklıma Hayat geldi birden kesin o dur diye ona seslendim;
Efsun: Hayat yalnız kalmaya ihtiyacım var!
Ama ayak sesleri devam ediyordu yaklaştığını hissedebiliyordum arkamı döndüğümde Hayat değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendi Dünyam
Literatura FemininaSevmeyi kendim öğrenmiştim.Kendi dünyamın içinde... Atamadığımız çığlıklar vardır hepimizin sevdiğiniz bir insandan ihanete uğramak mı daha acıdır yoksa annesi tarafından eziyet görerek yaşamak mı? Efsunun büyülü dünyasına hazır mısınız? Onun acılar...