19.TEHLİKELİ YAKINLIK

3.8K 140 9
                                    

Bir dakika sonra ne olacağını bilmeden yaşıyorduk. Önce kısa bir mutluluk önümüze konuyordu, sonra mutluluk kısa olmaz sonsuz olur dercesine konduğu yerden uçup gidiyordu.

Bugüne kadar mutluluğu avuç içlerinde tutan tek bir kişiyi bile görmemiştim. Hoş bugünden sonra da görebileceğimi sanmıyordum.

Kalbim ilk defa korkuyla çarpıyordu.

Yüreğimi esir alan endişe vücudumun her yerine yayılmış bedenimi ve ruhumu yiyip bitiriyordu.

Kara haber tez yayılır derlerdi. Akgün'ün ofisine yapılan silahlı saldırıdan tam bir saat sonra haberimiz olmuştu. O an anladım ki kara haber tez yayılmıyordu. Bizi biz yapan insanların başına kötü şeyler gelince hemen haberimiz olmuyordu çünkü onlar için endişelenip kendimizi harap etmemizi istemiyorlardı.

" Ahmet, oğlumuz nerede kaldı ? Hani 15 dakika sonra buradaydı."

Perihan teyzenin bitkin çıkan sesine kulak verip bakışlarımı yerinde duramayan bir oraya bir buraya volte atan adama çevirdim.

Ahmet amca elindeki telefondan saate bakıp karısına doğru döndü.  "Endişelenme hanım, yüreğini ferah tut. Akgün 15 dakika dediyse tam on beşinci dakika da burada olur. "

Yüreğim yanıyordu.

Akgün'ü görmem, ona sarılmam, kokusunu doya doya içime çekmem gerekiyordu. Yüreğimi ferahlatacak tek şey iyiyim deyip gözlerimin içine bakmasıydı.

Dört duvarın arasına sıkışmış nefes alamıyordum. Herkes kendi halinde Akgün'ün derdindeydi. Pencereden dışarıya bakmayıp kesip salondan çıktım. Tutmakta zorlandığım göz yaşlarım art arda akmaya, yüreğimdeki yangını harlamaya başladı.

Tam on beşinci dakika da sokağın başında Akgün'ün siyah arabası belirdi. Arabanın kapının önünde durması belki bir kaç saniyeydi fakat bana asırlar gibi gelmişti. Arabadan inen üç adama tek tek bakıp bir kaç adımda Akgün'ün önünde durdum. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp görmediğim her saniye biraz daha öldüğüm güzel kahve harelere baktım.

Mutluluk, ellerimin arasında avcumun içindeydi. Çok şükür rabbim bana mutluluğu tutabileceğimi göstermişti.

Gözümden akan yaşları umursamayıp  "İyisin," diye fısıldadım.

Akgün baş parmaklarıyla gözümden akan her yaşı silip " İyiyim," dedi.

Ellerimi yüzünden çekip kollarımı sevdiğim adamın boynuna hiç bırakmak istemezcesine doladım. Kokusunu içime çekip yeniden rabbime şükür ettim.

Başımın üstüne konan öpücükle beraber kendime gelip zor da olsa Akgün'den ayrıldım.

" Oğlum !" deyip Akgün'e doğru koşan Perihan teyzeye yer açıp Gökhan abinin yanında durdum.

" Biraz daha gözlerinden yaş inerse mahalle su altında kalır ufaklık."

Korkum ve endişem yerini mutluluğa bırakmıştı. Gözümden akan yaşlar mutluluk gözyaşlarıydı.

" Ee fena mı olur ? Mahallemizde ki bazı suratsız beyler ve hanımlar mutluluğumdan nasiplerini alırlar," deyip yüzümün her yerini ıslatan yaşları sildim.

Annem, babam, Merve ve Cennet'de dahil olmak üzere herkes Akgün'e tek tek sarılıp iyi olup olmadığını kontrol etmişti. Kapı önünde ki sarılma merasiminden sonra içeri girip boş bulduğumuz yerlere oturduk.

Bir kaç dakika önce matem havasında ki ev, yerini sevgiyle birbirine kenetlenen insanlara bırakmıştı.

" Yemin ediyorum ömrümden kırk yıl gitti. Ne gündü be !"

SAKLIMDASINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin