Yıllar önce onu kaybetmiştim. Şimdi de onu düşünürken aklımı kaybediyordum. Sürekli bir şeyler kaybetmeye alışık değildim. Bu yüzden silkelenip bir an önce kendime gelmeliydim.
" Kız sana diyorum sağır mı oldun ?" Kolumu cimcikleyip beni düştüğüm girdaptan kurtaran anneme baktım.
Akgün'ün odasından çıktıktan sonra doğruca salona gelip Perihan teyzeyle merhabalaşmıştım. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra bilinmezliklerle dolu girdaba düşüvermiştim.
Annem hangi ara gelmişti ?
" Kulaklarım geçici bir süreliğine tatile çıktı. Lütfen kargadan halice sesinle onları rahatsız etme anniş." Tatlı dilimle söylediğim kelimler anneme cinnet geçirtecek düzeydeydi. Kolumun acısı bile dilimi durdurmaya yetmedi.
Ben uslanmız bir dayak arsızıydım.
" Yeter artık ya ! Kolumu rahat bırak kadın," deyip ayağa kalktım.
Fazla mı tepki vermiştim ?
Bana şaşkınca bakan üç kadına tek tek bakıp " Ben gidiyorum. Daha fazla şiddet içeren ortamda kalamayacağım," dedim.
" Aa olur mu öyle şey kızım ! Lütfen otur," diyen Perihan teyzeyi kırmamak adına oturdum. Oturduğum yer annemin yanı değildi. Ona en uzak köşedeki koltuktu.
Annemin ters bakışlarına aynı şekilde karşılık verip oturduğum koltuğa yayıldım. Durum ne olursa olsun rahatıma bakardım.
" Hayırlı bir evladım olsaydı da bana çay koysaydı," diyen annemin imalı sesine aldırış etmeden kollarımı göğsümde bağladım.
Adımın hakkını verircesine çiçek olmuştum.
Cennet, annemin önünde ki beyaz sehpaya yaklaşıp boş çay bardağını eline aldı. İstediğin hayırlı evladı sonunda buldun anniş.
Annem, Cennet'in yüzüne sevecen bir şekilde bakıp " Sen zahmet etme kızım," dedi.
Benim annem herkese melek, bana azraildi. Azrail de melek diyen iç sesimin haklılığını düşünmeyi sonraya erteledim. Kolarımı çözüp koltuğun iki tarafını tuttum. Bismillah deyip ayağa kalktım.
Cennet'e doğru yaklaşıp elindeki bardağı ustaca aldım. Tebessüm edip "Bende zaten su içmek için mutfağa gidiyordum. Sen zahmet etme," dedim.
Tamam dercesine başını salladı. Perihan teyzenin yüzündeki gurur dolu ifadeye bakıp önüme düşen saçlarımı savurdum. Israrla annemi kudurtmaya devam ediyordum.
Salondan çıkıp bir kaç adım sonra çaprazda kalan mutfak kapısından içeri girdim. Altı kısık bir şekilde açık duran ocağın küçük gözündeki çaydanlıktan annemin bardağına çay doldurdum. Elime aldığım bardağı dikkatli bir şekilde tutmaya özen göstererek mutfaktan çıktım.
Merdiven basamaklarından aşağı inen Akgün ile göz göze geldim. Dikkatimi dağıtmasına izin vermeden gözlerimi çekip salon kapısından içeri girdim. Arkamdan o da salona geldi.
Annemin önündeki beyaz sehpanın üstüne çay bardağını koyup geri çekildim. Validem ona hizmet ettiğimi için zaferle gülümsüyordu.
Annemin üstündeki bakışlarımı çekip yönümü pencere kenarında kalan koltuğa çevirdim. Akgün Efendi fırsattan istifade edip yerimi kapmıştı.
" Açelya, Akgün oğluma da çay koyuver," diyen anneme bakmadan önce sabır çektim.
Annemin sözleri benim içten içe çıldırmamı sağlamıştı. Fakat Akgün'ün keyfini yerine getirmişti. Bir kaç dakika önce yayıldığım koltuğa şimdi keyifle o yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIMDASIN
Novela JuvenilMahalle Hikayesi. Süs havuzunun karşısında kalan mavi boyalı duvara baktım. Gözyaşlarımı yüzüme akıtmak yerine yüreğime akıttım. Öyle bir yangın başlamıştı ki yüreğimde , onu kimse söndüremezdi. Gözyaşlarım söndürmeye yeter miydi ? Yetmezdi. Sözle...