Yönümü her kaybetiğimde bana yol göstermesi için durup kalbime bakardım. Yine yönümü kaybetmiştim ama durup kalbime bakamıyordum. Bin parçaya bölünüp kanlar içinde kalan yaralı kalbime bakmaya cesaretim yoktu.
Yürümek ve yanlış yollara sapmak yerine yerimde oturup bekleseydim belki de yönümü kaybetmeyecektim. Akılsız başımın cezasını kalbim çekiyordu. Canım hâlâ çok acıyordu.
" Kızım bir iki lokma bir şey yiyin sonra gidersiniz," diyen anneme bakmadan önce derin bir nefes aldım.
" Leyla sultan sen bana ekmek arası bir şeyler hazırla ben yolluk yaparım."
Merve'nin ortaya atılmasıyla beraber aldığım nefesi yavaşça geri verdim. Evde yedikleri yetmezmiş gibi bir de yolluk istiyordu. Bu kızın yemek yemediği gün kesin kıyamet kopardı.
" İki dakika bekleyin hemen hazırlayıp geliyorum." Annem cümlesini bitirir bitirmez hızlıca mutfak kapısından içeri girip gözden kayboldu. Çattığım kaşlarım eşliğinde bakışlarımı Merve'nin üzerine sabitledim.
" Açlıktan kan şekerim düşerde bisiklet kullanamam sonra size bela olurum diye istedim Açi."
Kendi çapında mantıklı olduğunu düşündüğü açıklamaları yapan ikizime göz deviridim. Ne dersem diyeyim her saniye aç olduğunu asla kabul etmeyecekti. Midesinde yüzlerce kurt beslediğine yemin edebilirdim. Yoksa bu hali normal değildi.
Annem elindeki iki adet sandiviç eşliğinde bize yaklaşıp önümüzde durdu. " Kız Açelya kendi ekmeğine sahip çık. Merve'nin sağı solu belli olmaz."
İkizim Leyla sultana trip atmak yerine elindeki sandiviçlerden birini hızlıca alıp "Valla alındım, darıldım, gücendim sultanım," deyip dış kapıya doğru yürüdü. Annem Merve'nin arkasından bu kız iflah olmaz bakışlarından atmayı bırakıp bana doğru döndü.
" Bir isteğin yoksa bende gidiyorum anniş," deyip yüzüme zoraki bir tebessüm kondurdum.
" Senden tek isteğim bir an önce toparlanıp eskisi gibi gözlerinle gülmen kızım."
Konuşmak yerine sustum. Gözlerimde ne yaş ne de gülümseme kalmadı diyemedim.
Elindeki sandiviçi bana doğru uzattı. "Bunu bitirmeden eve dönersen benden çekeceğin var." Annemin elindeki sandiviçi alıp başımı salladım. Bu istemediğim halde onun hatrı için yiyeceğim anlamına geliyordu.
Leyla sultanla vedalaştıktan sonra arka kapıdan bahçeye çıkıp günler önce zincire vurduğum bisikletimin önünde durdum. Streçe sarılı olan sandiviçi bisikletin sepetine koydum. İçimdeki burukluk mavi bisikletime bakınca bile geçmeyecek kadar büyüktü. Oysa önceden bisikletime bakmak ve dokunmak bile beni nedensizce mutlu ederdi.
Mutluluğum zorla benden alınmıştı. Bana geri verilmeyene kadar eskisi gibi olmayacaktım.
" Açi seni beklemekten kök saldık tüm mahalleye. Hadisene kızım !"
Merve'nin kulak tırmalayan sesinin ardından kendime gelip bisikletimin kilidini açıp zincirini söktüm. Bahçenin küçük kapısından dışarı çıkartıp ön tarafa doğru sürdüm.
Cennet, Bahar ve Merve yan yana dizili bir şekilde bana bakıyorlardı. Bu anlamsız bakışlar her ne kadar rahatsız edici olsa da yine de onlara doğru bisikletimi sürüp önlerinde durdum.
" Siz yürüyerek beni arkadan takip edin. Zaten gideceğimiz yer on dakika kadar uzakta."
Merve hemen itiraz dolu bir sesle ortaya atılıp "Değil on dakika iki dakika bile yürüyemem. Beni önüne bindirsene canımın içi," dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/255306554-288-k141469.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIMDASIN
Teen FictionMahalle Hikayesi. Süs havuzunun karşısında kalan mavi boyalı duvara baktım. Gözyaşlarımı yüzüme akıtmak yerine yüreğime akıttım. Öyle bir yangın başlamıştı ki yüreğimde , onu kimse söndüremezdi. Gözyaşlarım söndürmeye yeter miydi ? Yetmezdi. Sözle...