oy ve yorum sınırı var, hayaletler oy ve yorum bıraksınlar.
dershaneye gitmeden atalım bölümü sonra akşam çok geçe kalıyor. (sınavıma 15 gün kala size bölüm atıyorum, değerimi bilin yahu)
iyi okumalar♡♡
--
Sekiz genç salona toplanmıştı.
Chan iç çekmiş, dakikalardır toparlamaya çalıştığı cümlelerini teker teker kurmaya başlamıştı.
"Panik olmayın, bir çaresini bulacağız."
"Neyin?" dedi Felix. Dışarı çıkıp erzak toplamak yerine uyumayı seçtiği için hiçbir şeyden haberi yoktu.
"Pirinç tarlalarına ve ormana biyolojik silah bırakmışlar. Ne pirincimiz ne meyvelerimiz var, doğadan hiçbir şey alamıyoruz. Keçileri tuttuğumuz yerdeki tüm keçiler hastalıktan ölmüşler, vücutları da mosmordu." dedi Chan. Ayaklanmış, koltuğun kenarında duran torbayı odanın ortasına dökmüştü.
Taş çatlasın iki hafta onları idare edecek kadar yiyecek kalmıştı. "Kısıtlı besinimiz var." dediğinde Seungmin'in gözlerinin korkuyla titrediğini görmüştü.
"Ne yapacağız hyung?" dedi Jeongin. Geldiği gibi her şeyi kustuğundan halsizdi şu an. Boğazı parmaklanmaktan tahriş olduğundan sesi de çıkmıyordu.
"Önce senin hasta olmadığından emin olacağız." dedi Changbin. "Hyunjin şu tarayıcını çalıştırmanın bir yolunu buldum." diyerek ayaklandığında Hyunjin kalkıp sağlık tarayıcısını getirmişti.
"En iyi sonuçları vermesi için tamamen soyunması gerekiyor. Odaya gidip yap taramayı." dedi Hyunjin Changbin'e.
"Kullanmayı bilmiyorum, sadece çalıştırabilirim."
"Biraz kurcalasan bulursun ama, neyse." dedi Hyunjin. Chan tarayıcıyı çalıştırmayı başardığında Hyunjin Chan'ın odasını gösterdi. "Git oraya, geliyorum."
Jeongin halsizce kalkıp giderken Chan yere çökmüş, dizlerine dirseklerini yaslamıştı.
"Bu yiyecekleri de tarayabilir miyiz?" dedi Jisung. "Ana bileşenleri ve molekül yapılarını ezbere biliyorum. Hatalı kodları fark ederim."
"Deneriz. Öncelikle Jeongin'i kontrol edeyim." Hepsi onayladığında Hyunjin odaya gitmişti.
"Chan, sonumuz mu geldi?" dedi Seungmin sessizce. Hepsi ona döndüğünde ağlama isteği artmıştı Seungmin'in.
"Hayır güzelim." dedi Chan yanına geçerken. Seungmin anında ona sokulduğunda Chan gülümseyerek saçlarını okşadı.
"Ben ölmek istemiyorum. Daha seninle sevişmedim bile, aşkımı bile yaşayamadım ki." Seungmin iç çekerken Chan gülmüş, yavaşça boynunu öptü. "Ölmüyor kimse."
"Ama yemek yok. Ne yapalım birbirimizi mi kemirelim?" derken Chan gülerek yavaşça küçüğünün omzunu ısırdı. "Ben seni yiyeceğim. Herkes sevgilisini yerse dört kişi hayatta kalır."
Seungmin onunla dalga geçen sevgilisinin omzuna kafasıya vurduğunda Chan gülerek daha sıkı sarıldı. "İçeriden uzak bir yere gitmeye çalışacağız bebeğim, böylece yiyecek bulabiliriz."
"Ama ya bulamazsak?"
"Onu bulamadığımızda düşünürüz." Seungmin onaylarken Chan onun hafif ıslanmış yanaklarını kurulayıp yanağını öptü. "İyi misin?"
"Bilmiyorum. Hyunjin'i istiyorum ama Jeongin çıplaktır diye gidemiyorum." dedi Seungmin iyice Chan'a sokulurken.
Chan gülümseyerek göğsüne yaslanan çocuğun ensesini okşayarak onu rahatlatmaya çalıştı.
Dakikalar sonra Hyunjin içeriden çıkmış, yüzü gözü kızarmış kardeşiyle kaşlarını çatmıştı.
"Bedeninde hastalık yok Jeongin'in." derken kardeşine yürüyordu. "Sana ne oldu bebeğim?"
"Şu anki durumdan korkmuş biraz." dedi Chan kollarını gevşetirken. Seungmin aradan çıkmış, önüne çöken ağabeyinin kollarına girmişti. Hyunjin hiçbir şey demeden kardeşine sıkıca sarılırken Seungmin yüzünü gizlemiş, sessizce orada bekliyordu. Ağlamıyor daha çok büyüğünün kokusuyla kendini sakinleştiriyordu.
Kısa süre sonra Seungmin geri çekilmiş, ağabeyinin yanağını sulu sulu öpmüştü. Ardından kulağına yaklaştı. "Ölmeden önce yapılacak listemi hatırlıyor musun?"
"Evet ama hayır."
"Hyunjin lütfen."
"Ne yaparsan yap Seungmin." dedi Hyunjin hoşnutsuzca. "Görmek duymak ve fark etmek istemiyorum." dediğinde Seungmin gülerek onaylamıştı. Geri çekilip derin bir nefes aldığında Hyunjin küçüğünün yanağını okşadı. "İyi ve mutlu ol da ne istersen yap."
"Çok romantiksiniz ama bunları yiyebileceğimizden emin olmalıyız." dedi Jisung. "Changbin bunu besinleri tarayacak şekilde ayarlayabilir misin?"
"Önce hepimizin bedenini tarayalım." dedi Hyunjin. "Seungmin'i tarayayım, o çıkınca sıradaki gelir."
"Eğw, herkesi çıplak görecek misin?" dedi Jisung.
"Yapabileceğin başka şey yok şu anlık." dedi Hyunjin kardeşinin elini tutarken. İkisi ayaklanıp odaya girmişti. Seungmin üstündekileri çıkarıp ağabeyinin yönlendirmesiyle makinenin önünde durmuş, taramayı başarıyla geçmişti.
Felix, Changbin, Chan, Minho ve Jisung'ın taramalarından da bir şey çıkmayınca Changbin makineyi besinlere odaklamak için çalışmalara başlamıştı.
"Sen ne ara tarama yaptın?" dedi Seungmin büyüğüne.
"Jeongin'le." diye kısa bir cevap aldığında gülmüştü. Hyunjin kardeşine göz devirip Felix, Minho ve Chan'ın sohbetine katıldı.
"Tekrar araç ayarlayabilir miyim bilmiyorum. İçeri'ye yakın bir yerden alıyordum. Buraların hali böyleyse bizi duvarlara yaklaştırmıyorlardır."
"Geçen ay içeriden eli boş dönmüştüm." dedi Chan. "Kapıyı açmamışlardı."
"Evet, o kadar da yol yürümüştük." dedi Seungmin Chan'ın göğsüne yaslanmışken. "Boşuna yorulduk."
"Bizimle iletişimi tamamen kestiler."
"Belki de infaz edildiler." dedi Chan.
"Şerefsizler." diyen Seungmin'e hepsi gülüşmüştü.
"Jisung bugün yemek yer miyiz?"
"Sanmıyorum." diyen Jisung musluğu kapatmış, elleri kaşınmaya başlarken diğerlerinin yanına gitmişti.
"Ee, madem aç olacağız uyuyalım madem." dedi Seungmin iyice büyüğünün göğsüne yerleşirken. "Nasıl fikir, bence harika."
"Ben de çok sevdim. Ama çatıya mı çıksak Changbin?"
"İşim var Felix." dedi Changbin uğraştığı şeyden başını kaldırmadan. Felix ona göz devirip ayaklanmış, odaya girmişti. Changbin arkasından bakıp başını iki yana sallayarak işine döndü.
Bir anda hepsi bir yere dağılmıştı. Minho ve Jisung koltuğun köşesinde birbirlerine sokulmuş sohbet ederken, Jeongin ve Hyunjin görüntüsü gidip gelen ekranda video oyunu oynuyordu. Seungmin zaten Chan'ın göğsünde uyuyakalmıştı, hava kararırken yapabileceği en iyi şey uyumaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outside // chanmin
Fanfictionülkenin nüfus politikasına göre başarısız olanlar 'dışarı' gönderilirdi. bu kez dışarı sürülenlerden biri hwang seungmin oldu.