ep.10'war of hearts'

685 73 70
                                    


'engellemeye çabalasam da seni seviyorum'


*******

(9. bölümü okumayı unutmayın (:  )

Koşar adımlarla girdiği örgüt binasında başkanın odasına saygı gereği yapılması gerekenleri dahi yapacak gücü bulamayarak direk girdi. İçeride bulunan başkan Dejun ve yardımcısı Jungkook beklediğinin aksine gayet sakin ve keyifli görünüyordu.

"Efendim, üzgünüm aniden girdim ancak hemen alfa teşkilatları ile görüşmeliyiz. Vampirler çok büyük oyun oynuyor."

Nefes alışverişleri henüz düzene girememişti avcının, dizleri titriyor, avuçları yanıyordu. Yüzlerce kurdun ölmesine göz yumamazdı, buna engel olmaları gerekiyordu diğer türlü suç insanoğlunun üzerine kalacak ve acımasız kurt sürüleri yeryüzüne çıkarak savaş başlatacaktı.

"Evine gidip dinlen Jaemin, berbat gözüküyorsun." 

Elindeki kadehten şarabını yudumlayarak yaklaştı Jungkook ve Jaemin'in omzunu okşadı. Rahat tavırları batıyordu avcının gözüne, bir şeyler yapmaktı görevleri. Her ne olursa olsun en azından tepki göstermeleri gerekirdi. Lakin vampir avcılarının güya başı olacak iki adam karşısında gevşek gülüşlerini sunarak kadehlerini yudumluyordu.

"Bu yaptığınız hainlik! Silahlanmamız gerekiyor!"

Bağırıyordu çaresizlikle genç avcı. Hayatını işine adamış, avcılığa aşık, vampirlere kinli biri değildi Jaemin. Kurtlara karşı beslediği bir sempati de yoktu lakin insandı ve hala vicdan denen o hisse sahipti. Nefes alan hiçbir canlının bu özgürlüğü sebepsiz yere elinden alınamazdı, asırlardır yerin altında zararsızca yaşayan kurtlarınsa bu durumda en suçsuz ırk olduğu söylenebilirdi zira yeryüzünde sürekli kılıçları çeken insanlar ve vampirlerdi. Bu durumda da pek tabii ilk kışkırması beklenen kurtlardı keza sabırlı geçirdikleri onca asırın peşine saldırıya maruz kalmak kabul edilir gibi değildi.

"Evine dön Jaemin, biz yapılması gerekeni yapıp sürülerle iletişime geçeceğiz. Bir daha da bana işimi söyleme hadsizliğine girip odama kafana göre dalma. Unutma ki sen sıradan bir avcısın, ben de sizin başınız. Şimdi çık dışarı, bu gün seni örgüt binasında görmeyeyim."

Sakin tonlamasına rağmen oldukça yerici konuşması bittiğinde kapıyı işaret etmiş, Jaemin'e ise oflayarak odayı terk etmek kalmıştı. Adımları örgüt binasının dışına ulaştığında ayaklarının altında sallanan zemine baktı. Yer altında fırtınalar kopuyordu, çocuklar babasız kalıyor, karınlarında bebekleri olan omegalar alevlerin arasında kül oluyordu belki de. Aşağıda devrim adı altında katliam yapılıyordu ve herkes sessizdi. Bulutlar hariç... Zira onlar gözyaşlarını sağanak şeklinde döküyor, şimşekler ile dumanlı gökyüzünde öfkelerini gösteriyorlardı.

Alnından ince ter huzmesi süzülürken saçlarını çekiştirdi genç avcı. Tek kişilik bir ordu olmayı diledi lakin ne gücü vardı ne de cesareti. Ayaklarını sürüye sürüye eve gidecekti, soğuk duşunu alacak peşine kafayı bulmak için bir şeyler içecekti. Klasik Na Jaemin olacaktı, başka seçeneği yoktu. Elleri işlevsizdi, cinayete seyirci kalmaktan ve kendi sırasını beklemek ona sunulan tek şanstı.

Yürüdü, yürüdü... Ezbere bildiği sokaklar tüylerini ürpertirken tenine çarparak yere süzülen her bir yağmur damlasının onu arındırmasını diledi. Zira onca kişinin ölümüne sessiz kalarak büyük bir günahkar olmuştu nezlinde. Yağmur damlaları arasına arada göz yaşlarını da kattı. Kalbi acıyordu lakin bu insan ırkına olan sevgisinden değildi. Kendine itiraf edemese de aslında canını yakan, solunu söküp atmak istemesine sebep olacak kadar sızlatanın kahramanlık yapamaması ile pek de alakası yoktu. O bambaşka bir gerçekle yüzleşmişti sabah, debelenmesi, çabaları da o çırılçıplak gerçeğin aslında yalan olmasını sağlamak içindi ancak başaramamıştı. Hayat yine en acımasız demleriyle vurmuştu avcıyı.

lust °nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin