'ben sadece acıya bayılıyorum'
***
Acılı çığlıklar gecenin karanlığında çınlarken kılıcın kabzasını daha derine itti genç avcı. Yükselen inleme sesi kulaklarını tırmalarken ava çıkmadan önce dinlediği şarkıyı mırıldanmaya başladı. Bu günün av şarkısı...
"Seni zincirlemek istiyorum, sana işkence edebilirim.Ah,ben sadece acıya bayılıyorum."
Şarkının en sevdiği satırları dudakları arasından süzülürken önünde diz çöken ay vampirinin saçlarını kavradı. Nefesinin son demlerinde olan vampirin her bir zerresi kendi kanı ile süslenmişti ve bu görüntü avcının izlemeyi en sevdiği manzaraydı.
"Bir şeytandan daha kurtulduk. Üzülme, uğruna ateş yakıp bedenini kül olana kadar kıvılcımların arasına bırakacağız. Senin çığlıklarınsa ayin ilahimiz olacak."
Siması en samimi tebessümünün yayılmasına izin verirken kılıcını son nefesini de veren vampirin kalbinden çıkardı. Cebinden çıkarttığı bez yardımı ile siyah kanı temizlerken başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Gök gürüldüyordu, sağanak gelmek üzereydi. Kılıcını beline yerleştirip kapşonunu kapattı. Bu gün üç ay vampiri avlamıştı, muhtemelen yine birincilik ona ait olacak ve örgüt tarafından ödüllendirilecekti. Gün vampirleri son zamanlarda epey çoğalmıştı. Git gide güçleniyorlardı ki yüzyıllardır planladıkları katliam tarihi de son derece yaklaşmıştı. Tarih boyunca ilk defa birlik olmaya karar veren vampir sürüsü gün vampirlerinin, ay vampirleri ile omuz omuza savaşacağı yenilmez bir ordu kurma çalışmalarındaydı. Ay vampirleri yalnızca gece çıkardı, gözleri kırmızı, tenleri aydan daha beyaz olan bu vampirler ırklarını kolayca belli ettikleri için soylarını neredeyse tükeninceye değin avcılar ve gün vampirleri tarafından avlanırlardı. Lakin son zamanlarda gün vampirleri onları himayeleri altına almış dolayısı ile avcılar elleri boş döner olmuştu. Üstüne üstlük avcılar avları tarafından avlanır hale gelmişti. Gün vampirleri adeta yeniden doğmuştu.
Geçmişleri yetmiş asır kadar geriye dayanan gün vampirleri insanlardan farksız sayılırdı. Bu özellikleri insan içine karışmada ve rahatça avlanma da en büyük yardımcıları oluyordu. Ay vampilerine kıyasla basit bir kılıç darbesi veyahut ateşe atılmak ölmeleri için yeterli olmuyordu. Dünya üzerinde çok nadir bulunan polonium zehiriyle kaynatılmış demir ile boğazları kesilmeli,ardından kül olana değin ateşte kalmaları gerekiyordu. Zehrin bulunmaz oluşu ise avcılara başka çözümler buldurmuştu. Gün vampirleri için mahzenler kurulmuştu. Hapsedilen vampirin kan ile beslenememesi durumunda kırkıncı günün ay doğumunda kendi kanını içmeye başladığı ve iki gün içinde küle döndükleri gözlenmişti. Sorun şuydu ki asırlardır yalnızca doksan kadar gün vampiri avlanabilmişti, yüz binlercesinin arasından...
Kafasındaki düşünceleri bir kenara bırakma umudu ile girdiği barın dolap odasına ilerledi. Bu oda gecelerini burada geçiren ya da sadece sarhoşken cüzdanını kaybetmeme uğruna cüzdanını dolaba kilitleyenlerin isteği üzerinde döşenmiş yetmiş kilitli dolabın olduğu odaydı. Kendisi için kiraladığı dolaba adımladı genç avcı. Elli dokuz numaralı dolap şifrenin girilmesi ile açılırken önce hırkasını basitçe katlayıp yerleştirdi. Ardından siyah maskesini hırkasının üzerine konumlandırdı.
Yorulmuştu genç avcı, her günü bir öncekinden farksızdı. Henüz yeni şehir değiştirmesine rağmen gezindiği sokaklar fazla ezber geliyor, ayakları geri geri gidiyordu. Ardında bıraktığı şehir yalnızca bir konumdan ibaret değildi. Orada ruhunu sakladığı ancak bedenini büyük şehvetle sunduğu bir adam vardı. O adam ona yeni şeyler keşfetme zevkini veriyor, günleri ufak nebzeler halinde olsa da monotonluk kaydıraklarından kaçınıyordu. Lakin o şehirde, o adam da mazideydi şimdi. Aslında bu yalnızca kendini kandırma yöntemiydi zira geri de kalan tek şey pişmanlıklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lust °nomin
Vampiros'parmakların boynumda gezindiğinde hala taparım sana' *kpopgaypanic için yazılıyor. #nct1