Keyifli Okumalar.💙
Günce Karaca'dan;
"İyi misin Maria abla?" diye sordum milyonuncu kez.
Maria abla gözlerini devirdi kibar bir şekilde. "İyiyim demekten dilimde tüy bitti deli kız. Daha ne kadar soracaksın?"
"İkna olmadım daha." dedim omuz silkip. "Muhtemelen ikna olana kadar soracağım."
"Çekeceğim var desene."
"Şaka bir yana, çok korkuttun beni madam." dedim yanına ilişip elini tutarken. Bir anne şefkati gibi parlayan mavi gözleriyle baktı bana. "Kalbin durmuş biliyor musun? Valla bayağı bayağı gidiyordun Tahtalı Köye. Allah'tan muhbir vardı yanımda da o kurtardı hayatını."
Kaşlarını çattı anlamayarak. "Muhbir kim deli kızım?"
Gözlerimi devirdim. "Sen bilmiyorsun tabii olanları." dedim ve olanları anlattım. "Bu Güney denilen salak herif tapumu almak için adamlarından hediye göndermiş. Hediyelerden biri de kırmızı bir elbise. Hayriye teyze de bunu görünce 'Bu adam sana mı aşık?' diye saldı dedikoduyu. Ben de uyduruverdim öyle diye. Şimdi hepsi karşımda el etek duruyor. Bu muhbir dediğim adam da dün akşam geldi işte. Biliyorsun Hayriye teyzenin kulağına giden bütün magazin alemine yayılır. Bu muhbir de yani gazeteci benimle Güney Çamdeviren'in aşkını konuşacak."
"Ah deli kızım," diye içerlendi. Biraz da kızdı. "Ne yaptın sen öyle? Bu Güney denilen adam bunları öğrenirse ne olur? Başın belaya girer be kızım!"
"Valla hiçbir şey yapamaz." dedim gayet emin bir şekilde. "Evime öyle yanlış anlaşılmaya mahâl verecek hediyeler göndermeseymiş o da! Ben tapumu verecek olsam verdikleri o paraya karşılık verirdim zaten. Hem o Güney denilen zibidi de yüzünü göstermiş olur. Öyle koltukta oturarak olmuyor bu işler! Ah bir karşıma çıksa da yüzüne tükürsem şöyle okkalı! Neyse," dedim Maria ablaya dönüp. "Sen iyisin değil mi Maria abla?"
"Günce!" dedi gözlerini irileştirerek. Ağzıma hayali bir fermuar çektim. "İyiyim kızım. Sorma artık lütfen. Sen sordukça fena oluyorum."
"Tamam madam." dediğimde telefonum çaldı. Arayan Semih Bey'di. "Günaydınlar Semih Bey." diyerek açtım telefonu. "Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun. Nasılsınız?" Maria abla Semih Bey'i duyunca hemen gözlerini kaçırdı. Yanakları kızardı mı onun ne?
"Maria Hanım uyandı mı küçük hanım?" diye sordu. "Dün gece, sabah uyandığında görüştürürüm sizi demiştin."
"Uyandı uyandı." dedim gülerek Maria ablaya bakarken. Utangaç bir tavırla gözlerini kaçırdı Maria abla. Gören de altmış sekiz değil, on sekiz yaşında sanırdı. "Veriyorum şimdi telefonu." deyip telefonumu Maria ablaya uzattım.
Maria abla şaşkınca bana ve telefona bakıp telefonumu aldı ve kulağına götürdü. "Alo," dedi ne diyeceğini bilemez bir halde. "Semih Bey..."
Bir süre Semih Bey'i dinlediğinde onları yalnız bıraktım. Neticede aşıkları yalnız bırakmak gerekirdi. Dün geceyi hastaneye geçirmiştim ve yarım yamalak uykularla duruyordum. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve saçlarımı omzumdan geriye ittim. Bugün pazara gitmem gerekiyordu. Lavabodan çıkıp yeniden Maria ablanın yanına dönerken Şermin ablayı gördüm. Fatih abiyle birlikte gelmişlerdi.
"Günce," dedi Şermin abla yanıma gelip bana sarılırken. "İyi misin canım?"
"İyiyim iyiyim." dedim. Bileğimdeki annemin saatine baktım, pazara gecikmiştim. "Benim pazara gitmem lazım ya ama Maria ablayı da bu halde bırakamam." Ne yapacağımı bilemez bir halde saçlarımı karıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAPUSU BENDE (Askıya Alındı!)
Tiểu Thuyết ChungAilesinden kalan eve sahip çıkmaya çalışan, tek başına ayakta duran, dik başlı, cesur bir kız... O kızın ailesinden kalmış olan evi almak için çabalayan, gözü kara, korkusuz bir adam... Dedikodu kazanının kaynamasıyla başlayan bir yalan ve devamında...