Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayalım alooo! :")
Keyifli Okumalar...
Günce Karaca'dan;
Gözlerime vuran güneş ışınlarının rahatsız etmesinden ötürü sessizce homurdanarak gözlerimi araladım. Sol tarafıma dönmüş, sol elim hemen önümdeyken güneş ışınlarından daha çok dikkatimi çeken yüzük parmağımdaki alyansla göz göze geldim ve dün gece olanlar bir bir aklıma doluştuğunda gülmeden edemedim.
Yatağımda sırt üstü dönüp uykulu halimden iyice arındıktan sonra sol elimi avuç içim havaya gelecek şekilde kaldırıp parmağımda parlayan incecik alyansa baktım. İtiraf etmem gerekiyor, yüzükleri pek sevmezdim fakat bu alyans parmağımda çok hoş durmuştu. Hoşuma gitmişti fakat her şeye rağmen bu bir oyundu ve bu oyun sonlanır sonlanmaz artık parmağımda olmayacaktı. Fakat yine de dün gece hem çok aksiyonlu hem de çok güzeldi.
Sahi, neler olmuştu dün gece öyle?
Muhbir jilet gibi bir takımla, kız kardeşi ve sanıyorum babasının şirketinden bir çalışanı olan Aykut'u alıp gelmişti. Sonrasında oturup Hayriye teyzeyle olan sohbetleri, benim kahveleri yaptıktan sonra muhbirin beni bileğimden tutup mutfağa sürüklemesi ve sahte de olsa bir kız istemede herkes içerideyken bizim mutfakta yemek yememiz gecenin en ilginç ama en hoş kısmıydı bana göre.
Sonrasında Aykut'un Hayriye teyzenin kafasına silah dayaması ise gerçekten beklenmedik bir şeydi. Zavallı Hayriye teyzem öbür tarafa gidip gidip gelmişti dün gece. Delirmiş gibi kahkaha attım birden. Ona üzüldüğüm ve gerçekten bir şey olacak diye korktuğum sırada neyse ki muhbir yetişmiş, Aykut'un elinden silahı almıştı fakat bu defa da onun, silahın kabzasıyla Aykut'u bayıltması beklenmedikti. Gövdesini saran o bembeyaz gömleğin kol ve sırt kısmı gerilmişti Aykut'a vurmak için harekete geçtiğinde. Sonrasında oldukça soğukkanlı bir tavırla silahı beline takıp koltuğa oturması ve tüm karizması ve itiraf ediyorum yakışıklılığıyla tuzlu kahveyi bir dikişte içmesi kalbimi anlamsızca çarptırmıştı. Muhbirin o anını unutamıyordum ve aklıma geldikçe anlamsız yere yüzüm kızarıyor, utanıyordum. Şimdi de olduğu gibi. Alt dudağımı ısırıp gözlerimi yumdum ve utançla yorganı kafama kadar çektim.
Gözde'nin beni abisine isteyecekken Hayriye teyzenin benim kalbimi hoplatan muhbirin davranışından korkup alelacele verdik diyerek bahane uydurup kaçması ve diğer kadınların da ona uymasıyla yalnız kalmamız geldi aklıma. Gözde'nin telefonu çaldığı için o dışarı çıkmıştı. Peşinden muhbir de gidip kısa süre sonra yüzük kutusuyla geri dönmüştü ve buna da şaşırmıştım. Olaylar bu noktaya gelmeseydi yüzükler herkesin içinde takılacaktı fakat o kimse yokken bile yüzüğü takmıştı parmağıma. O, oyunu kuralına göre oynamak istediğini söyleyince ben de onun parmağına takmıştım alyansı.
Sahi, alyans hala daha parmağında mıydı acaba?
Yoksa eve gidince çıkartıp buraya gelirken mi takıyordu?
Ay bana ne bundan! Hepsi bir oyun ve bunlarda oyunun bir parçası sonuçta.
Üzerimden yorganı itip derin bir nefes aldım ve ani bir şekilde doğrulup yataktan kalktım. Önce perdelerimi ve penceremi açıp içeriye temiz hava girmesini sağladım. Hemen ardından yatağımı toplayıp dolaptan temiz kıyafet ve iç çamaşırı alıp dolabı kapattım. Odadan çıkmak üzereyken komodinin üzerinde gördüğüm telefonumla duraksadım. Acaba ona günaydın mesajı mı atsaydım?
Elimdeki kıyafetleri yatağın üzerine bırakıp komodinin üzerindeki telefonuma koştum. Telefonumu elime alıp muhbirin bana verdiği numarasına tıklayıp onunla henüz bomboş olan mesaj kutumuza girdim. Pekala, şimdi ne yapıyoruz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAPUSU BENDE (Askıya Alındı!)
General FictionAilesinden kalan eve sahip çıkmaya çalışan, tek başına ayakta duran, dik başlı, cesur bir kız... O kızın ailesinden kalmış olan evi almak için çabalayan, gözü kara, korkusuz bir adam... Dedikodu kazanının kaynamasıyla başlayan bir yalan ve devamında...