Yorum sınırı koyuyorum artık. Ne zaman sınır geçilirse o zaman bölüm gelecek ama sınır geçilsin diye nokta, emoji filan koymayın. Ben gerçek düşüncenizi okumak istiyorum.🌸
Yorum sınırı: 300 (Bence çabuk geçilir gibi. :))
Keyifli Okumalar.💙
Günce Karaca Çamdeviren'den;
İki gün...
Tam iki gün geçmişti ve Güney bir kez olsun beni görmeye gelmemişti.
İki gündür tutulduğum bu nezarethane de yere çökmüş, sırtımı demir parmaklıklara yaslamış, karşımdaki duvarı seyrederken tek düşündüğüm Güney'di. Bana hâlâ kızgın olmalı ki iki gündür ne yanıma geldi ne haber gönderdi. Belki de dışarıda günü gün ediyordur.
Umarım öyle bir hata yapmıyordur. Her ne kadar nezarette de olsam bir karısı olduğunun bilincinde olarak hareket eder umarım.
Demir parmaklıkların kilidinin açılmasını duyunca başımı yorgunca kaldırıp görevli memura baktım. Elindeki tepside bulunan hamburger ve ayranı yanıma bırakıp geri demir parmaklıkları kilitledi fakat gitmedi. Tepeden bana bakarken endişeliydi. "Bunları ye, bayılıp kalacaksın yoksa."
İki gündür ağzıma hiçbir şey sürmemiştim ve açlıktan gebersem de bunu da yemeyecektim. İnat değildi bu. Burası çok pisti ve iki gündür üstüm başım elim kolum pislik içindeydi. Hasta olduğumu yavaş yavaş hissediyordum ve şu an bile kolumu kaldıracak halim yoktu.
Uzanıp sadece ayranı aldım, paketini açtım ve küçük yudumlarla içmeye başladım. Görevli memur derin bir nefes alıp masasına gittiğinde ayranı içtim umutsuzca.
Güney öfkeliydi bana. Bu defa beni kolay kolay çıkarmayacaktı buradan ve benim açlıktan ölmeme şu kadarcık kalmıştı! Ah kocam ya, beni burada bırakmasan, eve gitsek de öyle atsan tribini.
Ayrandan küçük bir yudum aldığımda adım sesleri duydum ve başımı geri çevirip baktığımda takım elbiseli, elindeki evrak çantası olan ellili yaşlarda bir adamla göz göze geldim. O dışarı da durup bana bakarken az önce yemek getiren görevli memur demir parmaklıkları açtı. "Avukatınız geldi, serbestsiniz." dedi.
Güney avukatı iki gün sonra göndermişti...
Bir şey demeden ayran kutusunu bırakıp ayaklandım ve paspal halimle nezaretten çıktım. Çıkış için birkaç belge imzaladım, eşyalarımı aldım ve avukatla birlikte karakoldan çıktık. Tam karşımda kocamın arabası vardı ve Güney içinde beni bekliyordu. Eli direksiyonda öylece beklerken karşısına bakıyordu sadece.
"Çok mu sinirli?" diye sordum avukata, gözlerimi Güney'den ayırmadan.
Avukat derin bir nefes aldı. "Odasının camını bile isteye kırdığınız başkomiser olay çıkarttı. Güney Bey iki gündür karakolun önünden ayrılmadı, çok çabaladık sizi çıkartmak için. Sinirli mi bilemem ama yorgun olduğu aşikâr. Yemekleri de o gönderdi size ama siz ona öfkeli olmalısınız ki, yememişsiniz hiçbir yemeği."
O buradan hiç ayrılmamış ve bana yemek mi göndermişti yani? Yemediğim yemekleri ona kızgın olduğumdan yemediğimi düşünüyordur kesin ama âlâkası yoktu.
Ferdi Alacalı gelmiş, aramıza girmiş, benim tüm dengemi alt üst etmiş, mantığımı alıp götürmüştü resmen! Geçmişin acısından onu görür görmez hırçınlaşmış, deliye dönmüştüm. Sakin olup sakin hareket etmem gerekiyordu ama ben yapmadım, yapamadım. Bundan sonra sakin olacağım. Fevri hareketerimin sonucunu şu iki günde görmüş, bizzat yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAPUSU BENDE (Askıya Alındı!)
General FictionAilesinden kalan eve sahip çıkmaya çalışan, tek başına ayakta duran, dik başlı, cesur bir kız... O kızın ailesinden kalmış olan evi almak için çabalayan, gözü kara, korkusuz bir adam... Dedikodu kazanının kaynamasıyla başlayan bir yalan ve devamında...