13 : Bir Canımı Daha Kaybetmek İstemiyorum!

1.2K 144 101
                                    

Yıldıza basmayı ve satır aralarını yorumlarınızla süslemeyi unutmayın.^^

Keyifli Okumalar...

Güney Çamdeviren'den;

Kendimi bildim bileli tek bir amaç için yaşıyordum. Kimsenin sırtına basmadan, sadece emeğimle, kendi ellerim, kendi zaferimle zirveye çıkmaktı niyetim. Aile ve maddiyat konusunda şanslı olanlardandım ve bunu boşa harcamak yerine en iyi şekilde değerlendirip en iyi okullar da okudum, en iyi ülkeler de mastır yaptım. Dedemin kurduğu şirketi en iyi şekilde idame ettirmekti amacım ve ben sadece bunun için uğraştım. 

Şirketin başına geçtiğimde okulum yeni bitmiş, Amerika'da mastırdan yeni dönmüştüm. Daha tam olarak dinlenemeden, İstanbul'la Amerika arasındaki saat farkını aşamadan babam sabah beni kaldırmış, peşinden şirkete sürüklemişti. Bundan beş sene önceydi tabii. O zamanlar yirmi dört yaşındaydım. Okul yıllarım hep yurt dışında geçtiğinden şirkete pek gitme fırsatım olmuyordu. Tatil zamanlarımda bile ailemle vakit geçirip yeni projeler çizmekle meşgulken şirkete gitmemiştim hiç. 

İlk kez yirmi dört yaşında girmiştim aile şirketimize. Dün gibi hatırlıyorum, saat farkından ötürü gece geç saatte uyuduğumdan ve sabah erkenden kaldırıldığımdan suratsız ve uykusuzdum. Buna rağmen tüm çalışanlar önümde saygıyla el etek duruyor, babamdan sonra patronları olduğum için gözümün içine bakıyorlardı. Babam kısa bir an herkesi başımıza toplayıp, "Bundan sonra oğlum Güney işlerin başında yer alacak." demişti. O an uykusuz halimden sıyrılıp ona bakmıştım fakat babam kendinden çok emin duruyordu. Elini omzuma koyup sıktığında göz göze gelmiştik. Gurur duyar gibi bakmıştı gözümün içine o zaman. "Artık patronunuz o." demiş ve beni orada bırakıp odasına gitmişti. 

Çalışanların uğultulu sesleri kulaklarıma ulaşırken onları bırakıp babamın peşinden gitmiştim. Ben kendimi bildim bileli babam hep çalışmayı seven bir adam olmuştu. Eve iş getirmezdi ama işini de aksatmazdı. Emeklilik yaşı için olsa? Fazla gençti işlerin başından ayrılmak için. Peşinden kapıyı çalmadan odaya girdiğimde bir koliye eşyalarını koyarken görmüştüm onu. Bana, hemen o gün içinde şirketi teslim etmeye hazırdı. Belki ben bu iş için, işin başına geçmek için henüz fazla toydum, tecrübesizdim. Ama o bunu hiç düşünmeden bana hemen o gün şirketi devretmişti. O an kurduğu cümleleri hayatım boyunca unutamazdım. "En iyi okullarda okumakla, en iyi ülkelerde mastır yapmakla tecrübe sahibi olunmuyor." demişti gözlerimin en içine bakarken. "Bu çağ da gençlerin en büyük sorunu bu; tecrübesizlik. En iyi iş yerlerinde de en basit bir yerde de çalışmaya kalktıklarında tecrübesi olup olmadığı soruluyor. Sen benim oğlumsun ve aynı zamanda da henüz yirmi dört yaşında bir gençsin. Tecrübe sahibi olman için sana fırsatı ben sunuyorum. Şimdi o koltuğa otur ve aldığın sorumluluğun farkına varıp ne yapman gerektiğini düşün. Bu senin için sadece tecrübe değil büyük bir sorumluluk da aynı zaman da."

O bir o kadar kararlıyken tavrında ben de bir o kadar şaşkın ve ürkektim. Açıkçası yıllardır dedem ve babamın idame ettirdiği bu şirketi ya tecrübesizliğim yüzünden batırırsam diye endişe duyuyordum. Aileden yadigar şeylere önem verirdim ve bunu batıran ben olmak istemem. Bu yüzden her adımı daha dikkatli, her kararı irdeleyerek vermeliydim. Babam eşyalarını doldurduğu koliyi alıp arkasını döndüğünde, "İşleri batırmamdan, şirketi geri dönülemez bir yola sokmamdan hiç mi korkmuyorsun baba?" diye sormuştum. Durmuştu. "Ben tecrübe sahibi olayım derken ya her şeyi batırırsam? Senin gurur kaynağıyken bir anda hayal kırıklığın olursam ya?"

Yirmi dört yaşındaydım. Tam yirmi dört yaşındaydım fakat o an sanki dört yaşında bir çocuk gibi hissetmiştim kendimi. Evet en iyi okullarda okudum, en iyi ülkelerde mastır yaptım ama halen daha yetersizdim şirketin sorumluluğunu üstlenmek için. Babam usulca yönünü bana çevirdiğinde gülümsemişti. "Ben bu şirketin başına geçtiğimde henüz on dokuz yaşındaydım ve senin aksine serseri, haylaz bir çocuktum. İlk toplantım berbat geçti, aldığım ilk proje vasattı. Şirketi batırmak üzereydim. Sonra annen geldi. O daha bilgili, olaylar karşısında hep bir çözümü olan, soğukkanlı bir kadındı. Bir toplantı ayarladı önce. Şirketin gidişatı hakkında konuştu. Beni ezmeden, üzmeden yaptı bunu. Sonra, sadece bir gün de, iki mimarın zor yapacağı muhteşem bir proje tasarladı ve bu projenin maketini de sadece üç gün de yaptırdı. Onun Hayal Et, Hayatın Olsun projesi şirketi batmaktan kurtardı. Sonra zamanla şirketi düştüğü dipten çıkartıp daha iyi yerlere getirdi." Nefeslendi. "Seni şirketin başına geçirdim diye kendini yalnız hissetme. Bir elim üzerinde olacak. Olası bir durum da ne yapacağını bilemezsen beni arayabilirsin. O koltukta tek başına oturacaksın fakat şirketin sorumluluğunu birlikte üstleneceğiz." demiş ve gitmişti. 

TAPUSU BENDE (Askıya Alındı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin