Oyun Çoktan Başladı

11.3K 474 136
                                    


Uğultulu rüzgârların kol gezdiği o gecenin karanlığında, herkesin belki de yirminci uykusunda olduğu bir vakitte aniden uyandım. 

Bu gece ayrı bir tatsızlık vardı havada. Sanki bu iğrenç dünyanın adaletsizliklerinden gökyüzü bile usanmıştı. Kara bulutlarla kendisini çevrelemiş, arada gürleyerek insanlığa isyan ediyor gibiydi.

Ya da gökyüzü her zamanki gibiydi, onu tatsız gören benim bakış açımdı.

Ne ara uyuyakalmıştım hatırlamıyordum. Tek hatırladığım aniden patladığım ve nefesimi kesecek kadar büyük bir ağlama krizine girdiğimdi. Hazer'in beni bırakmadığı, onun göğsünde ağlamaya zorladığıydı.

Kafamı çevirdiğimde onun, odadaki koltukta uyuduğunu gördüm. Beni yatakta bırakmış, oraya uzanmıştı.

Ondan nefret ediyordum.

Beni esir almıştı. Hayatıma el koymuş, kuş besler gibi kafese kapatmıştı. Psikolojimle oynuyordu. Bütün ruh hastalığını üstümde denemekten çekinmiyordu. Birisinin hayatını elinden alabilmeyi kendisine hak görüyordu.

Yataktan sessiz olmaya özen göstererek kalktım. Kapı tam kapalı değildi. Parmak uçlarımda odayı terk ettim.

Aşağı indiğimde doğruca mutfağa ilerledim ve çekmeceyi açtım. Gözüme en keskin gözüken bıçağı tutup havaya kaldırdım. Parlıyordu.

Ölümün keskinliği zihnime işlerken artık iyi bir insan gibi hissetmiyordum. Ruhum kirlenmiş gibiydi. Sadece kurtulmak istiyordum. Ondan.

Artık ölmek istemiyordum. Hazer ile Aras beni alıkoyduğunda ölümün beni ne kadar da korkutan bir şey olduğunu anlamıştım. Ben sadece o evden ve bu hayattan kurtulmak istiyordum. İçimdeki nefret ettiğim o yanı paramparça etmek istiyordum. Geçmişi ve şimdiyi unutmak istiyordum. Ama bunun için bir geleceğe sahip olmalıydım. Bir kabustan kaçarken daha kötüsüne yakalanmıştım.

Uyanmalıydım. Kendimi kurtarmalıydım.

"Ne yapıyorsun Eflal?" Aras'ın sesini duyduğumda korkuyla ona döndüm. Bıçağı arkama saklarken bunun aslında saçma olduğunu biliyordum. Onu görmüştü. Boş gözlerle elimdeki bıçağı izlediğimi görmüştü.

Bana doğru birkaç adım attı. "O bıçakla ne yapmayı düşünüyorsun?"

Bakışlarım doğrudan gözlerine kilitlenirken yüzümde hiçbir duygu yoktu. Cevap vermedim.

"Bizi bıçaklayıp kaçacak mısın?" Dudakları iki yana kıvrılırken sesi oldukça alaycıydı. "Çocuklar keskin aletlerle oynamamalıdır Eflal."

Mavi gözleri değişik bir heyecan pırıltısıyla parlamıştı. Onu ilk defa bu bakışlarla görmüştüm. Sarı saçları uykudan kalktığını belli edercesine dağınıktı. Bana doğru ilerlemeye başladığında arkamdaki bıçağı hızla ona doğrulttum ve bu onun adımlarını durdurdu.

"O bıçakla beni veya Hazer'i durdurabilir misin?" Başını hafifçe sağa yatırmıştı. "O bıçağın senin boynuna dayanması kaç saniye sürer?"

Bu bir tehditti. Alay içeren bir tehdit. Elini bana doğru uzattı ve açıkça bıçağı ona vermemi söylüyordu. Başımı iki yana salladım.

Aniden bana atıldı ve bileğimi acı verici derecede sert bir şekilde tutarak bıçağı elimden düşürmeme neden oldu. Beni kendisine doğru çekmişti ve yakın duruyorduk. Ama bilmediği bir şey vardı. Ben oldukça hızlı düşünürdüm. Onun tek derdi bıçak iken bana ne kadar yaklaştığını fark etmemişti ya da beni oldukça küçümsüyordu.

Dizleri Kanayan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin