Kuyunun Dibi

9.5K 395 112
                                    

Herkese merhaba, duyuruları normalde sonda yapıyordum biliyorsunuz ancak şu an içinde bulunduğumuz olaylar sonucunda buraya bırakacağım yazımı. Özür dilerim. Gerçekten bunu sonuna kadar hak ediyorsunuz. İçtenlikle. Hastalık ve sonrasında toparlanmama rağmen dönmedim. Bunca zamandır Wattpad'e bile girmiyorum. Kuyunun dibindeyim ve çıkamıyorum. Battıkça batıyorum ve bu ruhsal durum bana hiç yardımcı olmuyor. 

Bunca zaman sonra Wattpad'e girdiğimde yorumlarınızı gördüm. "Vay be, bu kitabı merakla okuyan insanlar varmış. Ne kadar çok kişi kitaba devam ediyor öyle." diye düşündüm. Hiç içtenlikle açıklama yapmamıştım. Heykeller'e de bu kitaba da içimde beni parçalayan canavarı bir şekilde dışarı vurmak için başlamıştım. Kendi kendime, doğrusuna bakarsanız iki kitabı da okuyan insanlar olacağını bilmiyordum ve hiç düşünmemiştim. İki kitabı da beni en paramparça eden yerlerde, duygularımın en yoğun olduğu anlarda bıraktım. Şimdi görüyorum ki size haksızlık ettim. Burada şu anda kaç kişi var, kaç kişi devam edecek bilmiyorum. Kaç kişi "Ne olmuştu bu hikayede?" diyerek eski bölümlere göz gezdirecek bilmiyorum. İki kitabı da asla tam anlamıyla bırakmadım. Durmadan parçaları düştü aklıma ve ben bu parçaları not aldım, şimdi ise yazıya dökme zamanı geldi. 

Hala burada olanlar varsa, sadece bir uyarı. Ruhsal olarak batıyorum ve seçimi size bırakmaya karar verdim. Artık çekip gitmeyeceğim. Benimle, Eflal ile, Aras ile, Melis ile, Hazer ile, Barın ile ve diğerleriyle batmak isteyen olursa bu yolda bizimle devam edebilir. Kuyunun dibinde olacağız ama bu bizim seçimimiz olacak. 

Artık hikayenin gerçeklerini size de gösterme zamanı geldi. İyi okumalar. 

-------

Kuyunun dibi.

Çığlıklarım zifiri karanlığa yayılırken ne kadar çaresiz olduğumu farkındaydım. Bedenim soğuğun etkisiyle titrerken bulunduğum çukurun içerisinden kurtulmaya çalışıyordum. Ne kadar tırmanırsam tırmanayım olmadı. Ayağım kayıyor ve bulunduğum noktaya geri düşüyordum. Bu karanlığa, bu tutsaklığa mahkum edilmiştim. 

Tam her şeyden vazgeçtiğim anda, kuyunun dibine çöktüğümde yukarıdan dalların çıtırdama seslerini duydum. Kafamı kaldırdığımda yukarıdan bana bakan siyah bir silüet vardı. Kim veya ne olduğunu bilmiyordum ama bedeninden yayılan nefreti hissedebiliyordum. Yukarıdan üzerime gelmeye başlayan küçük parçalarla gözlerim dehşetle açıldı.

Toprak. 

Asit gibi üzerime yağan toprağın ve minik çakıl taşlarının acısı bedenime yayılırken endişe etmem gereken daha büyük bir şey vardı. Ayağımın altından uzamaya başlayan sarmaşıklar bedenime sarılırken hareketimi de engellemişti. Toprak üzerime kapanacaktı ve ben buradan çıkamayacaktım. 

Lanet bir kuyunun dibindeydim. 

Kendi çığlığımın sesiyle doğrulduğumda ilk yaptığım şey etrafıma bakınmak oldu. Hayır, kuyunun dibinde değildim. Bana verilen bu odada yine bana verilen bir yataktaydım. Bunların hiçbiri bana ait değildi. Ben de artık kendime ait değildim. 

Birkaç haftadır bu evde ruh gibi yaşıyordum. Öleceğimden endişelenmiş olmalılar ki ben uyurken yanı başımda duran ufak komodinin üzerine büyük bir bardak su ve yemek koyuyorlardı. Evde çalışan görevli orta yaşlı kadın bana acıdığı için bunu yapıyor olmalıydı. Birkaç kez uyuyormuş taklidi yaparak onu izlemiştim. İçeri sessizce giriyor, eskileri alıp yenileri bırakıyordu ve aynı sessizlikle odayı terk ediyordu. 

Üç gün kadar hiçbir şey yemedikten sonra hayatta kalma iç güdülerime karşı koyamamıştım ve gelen yemeklerden beni hayatta tutacak kadar yemeye başlamıştım. Odada boş boş duvarları izliyor ve hiçbir şeye tepki vermiyordum. Birkaç kez Cenk ve Barın'ın odaya gelip beni kontrol ettiğini fark etmiştim. Neden baktıklarını bilmiyordum. Bu evden çıkamıyordum. Geçen hafta birkaç silah sesi duymuştum ve sonrasında Cenk Varol'un kapımın önünde Hazer ile ilgili telefonda konuştuğunu işittim. Hala vazgeçmemişti. 

Dizleri Kanayan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin