Puslu bir geceydi. Yarasaların çıkardığı garip sesler etrafta dolanıyor, evin içerisindeki sessizlik beni oldukça geriyordu. Kaç yaşlarındaydım? Onlu hanelere henüz ulaşmamış olduğum zamanlardı muhtemelen. Küçük ve acizdim. Korkak ve aptaldım.
Ev birbirine girmişti elbette, sebebi bendim. Bir bardak kırdığım için sağlam bir tokat yemiştim ondan. Bana vurduğunda zevkten dört köşe olmuştu, gözleri parlamıştı ve dudakları kıvrılmıştı. Bu hoşuna gidiyordu fakat bu kadar manyak olmayan bir kişi vardı evde, annem.
Hızla odama kaçmış ardından büyüyen tartışmayı dinlemiştim. Benim kırdığım bardak önemsiz kalmış, birçok şey kırılıp dökülmüştü. Kimse onlara bunun için tokat atmamıştı.
Sessizlik oldu, evin çarpma sesi geldi. Gidenin annem olmaması için dua etmiştim ama o kadar şanslı değildim. Birkaç dakika sonra odamın kapısı sertçe açıldığında korkuyla önünde bekliyordum. Canavar geri gelmişti.
"Gerizekalı çocuk!" diye gürlemişti bana. "Keşke ölsen artık!"
Ardından beni kolumdan yakaladığı gibi sürüklemeye başlamıştı. Evet, yine oluyordu. Karanlık cehennemin kapıları bana aralanacaktı birazdan ve ben, işlemediğim günahların bedelini ödeyecektim. Küçük ve zayıf bedenim hırpalanacaktı ama bu o kadar büyük bir sorun değildi. Ruhum paramparça oluyordu ve bu düzeltilemezdi.
Boş odada duran o korkunç dolaba yaklaştığımızda bir çığlık kaçtı dudaklarımdan.
"Hayır." dedim ağlayarak. "Hayır baba, lütfen!"
Ona baba demem için beni zorluyordu. O benim babam falan değildi ve asla olamazdı. Karanlık ve küçük dolabın içerisine tıkılırken bir hıçkırık kaçmıştı dudaklarımdan. Kapısının zincirini takıp beni oraya kilitledikten sonra gitmişti, yapayalnızdım.
Aradan geçen dakikalar sonra içerideki oksijen miktarı azalmıştı. Dolabın kapaklarının arasından gelen hava yetersizdi. Karanlık beni boğuyordu ve çıkmak istiyordum. Aradan odayı gözlemeye çalışsam da yararsızdı. Odanın kapkara perdeleri çekilmiş, kapısı kapanmış olmalıydı. İçeri ışık gelmiyordu. Boğuluyordum.
Hak ediyor olmalıydım değil mi? Birileri bir çocuğa bu cezaları veriyorsa o çocuk çok yaramaz olmalıydı. İğrenç birisiydim ben. O haklıydı, kötü bir çocuktum ve ölmeliydim. Keşke ölebilseydim. Hiçbir şeyi hak etmiyordum.
Tırnaklarımı etime saplarken derin derin çizmeye özen göstermiştim. Sıcak bir sıvının kollarımdan aktığını hissettim. Acısı ise hemen gelmemişti. Birkaç dakika sonra dayanılmaz sızlamalar canımı yakmaya başladığında zayıf bir nefes verdim dudaklarımdan ve dolabın köşesine çöktüm.
Aniden doğrulduğumda nefes nefeseydim. Yüzüm ıslanmıştı ve terlemiştim. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve yattığım rahatsız koltuktan kalktım. Hava aydınlanmıştı, hatta belki de öğlen olmuştu. Emin olamayıp odadan çıkmak üzere hareketlendim.
Çıkmadan şöyle bir odaya göz gezdirdiğimde yatak bozulmamıştı. Burada yatmamış olmalıydı. Muhtemelen dışarı çıkmamalıydım çünkü her an birisi kafama sıkabilirdi. Ek olarak üstümde hala Aras'ın neredeyse dizime gelen hırkası vardı ve onun haricinde çıplaktım.
Çok susamıştım. Boğazım kurumuş ve hatta acıyordu. Dünden beri hiçbir şey girmemişti mideme ve böyle devam edersem özellikle susuzluktan ölecektim.
Korkuyla dışarı adımımı attım. Üst katta sadece iki oda vardı. Diğer odanın da kapısı açıktı ve göz ucuyla içeriye baktığımda kimseyi göremedim. Adımlarım merdivene yönlendiğinde bacaklarım titriyordu. Yine de indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dizleri Kanayan Kız
Teen Fiction"Şimdiden pes ediyorsun. Yalvarmanı sağlayabilirim." "Lütfen git." dedim cılız sesimle. Cevabı kendisini bana bastırmak olmuştu. "Bedenin böyle söylemiyor." "Hazer yalvarırım." dedim. "Sarhoşsun. Yalvarırım bırak beni." Hazer başını iki yana...