Gün kendini karanlığa teslim ederken çaresizce arabanın camından dışarısını izliyordum. Kurtuluşum yoktu. Celladım ön koltukta otururken ben de öylece ölüme doğru ilerliyordum.Ölüm. Sıkça andığım ve şu zamana kadar gelmediği için kızıp durduğum ölüm. Şimdi ellerimden tutmuşken neden korkuyordum? Neden bu histen kurtulmak istiyordum?
Ölümden bahsetmek kolaydı. Onu dilemek kolaydı. Kontrol bendeyken kafama bir silah dayamak kolaydı. Öleceğin yolu ve yeri seçmek kolaydı. Ölümün kontrolünü kaybetmek ise kolay değildi. Silah senin ellerinden kayıp başkasının eline geçtiğinde bunun ne kadar zor olduğunu anlıyordunuz.
Yaşadığım ikilemler beni boğuyordu. Böyle olmaması lazımdı. Güvende olabileceğim hiçbir yer yoktu. Oysa bir kızın en güvende hissettiği yer evi olmalıydı. En güvendiği adam babası olmalıydı.
Dikkatimi tekrardan dışarıya verdiğimde yine aynı korkutucu yolla karşılaştım. Nereye gidiyorsak iyi bir yer değildi. Şehir içinden çıkmıştık ve ıssız bir yoldaydık. Issız olduğu kadar karanlıktı da. Arabanın farları önümüzü bir nebze aydınlatsa da birkaç metre sonrasında gördüğüm tek şey zifiri karanlıktı. İlk başlarda asfalt olan yol bir zaman sonra çakıllı, bozuk toprak yola dönüşmüştü.
Arabayı beni öldüreceği yere sürüyor olduğu düşüncesi zihnimi rahat bırakmıyordu.
Bozuk bir yol için fazla hızlı gidiyorduk ve araba sertçe sarsılıyordu. Zaten oldukça eski görünen bu arabanın bir süre sonra paramparça olacağını düşünüyordum.
Kırk dakika kadar daha ilerledikten sonra aniden sola kırarak ağaçların arasından çıktık. Neler olduğunu anlayamamışken denizi gördüm. Az ilerimizde deniz vardı ve araba tam önüne ilerlemişti. Tek sorun deniz oldukça alttaydı ve biz de üstte. Burası bir uçurumdu.
Beni buradan mı atacaklardı? Gecenin karanlığında oldukça ıssız bir yerdeydik ve bu denli yüksekten düşersem o adam gibi paramparça olurdum.
Ürperdim.
Hazer ve Aras arabadan inerken benim kapım da hızla açılmıştı. Korkuyla titremeye başladım. Hazer'in eli bileğime dolanıp beni sertçe dışarı çıkardı.
Kolumdan sürükleyerek uçurumun en önüne getirdiğinde ağlamaya başladım. Yardım istemek için omzumun üzerinden Aras'a baktığımda gülerek bizi izlediğini gördüm.
Planlı mıydı? Bu kadar kolay mıydı bir insanı öldürmek?
Sonrasında her şey çok ani gelişti. Hazer acımasızca beni itti ve ben boşluğa düştüm.
Bir çığlık dudaklarımdan özgür kalırken düşmenin verdiği hissin bu kadar korkunç olduğunu bilmiyordum. Gözlerimi sıkıca yumdum ve yere çarpmaya hazırlandım.
Sonra aniden uyandım. Büyük bir çığlık eşliğinde.
"Ne oluyor amına koyayım?" diye çığlık attı Aras benimle birlikte.
Hazer ise arabayı sertçe durdurup el frenini çekti ve bana döndü. Delicesine ağlamaya başladığımda yapacak hiçbir açıklamam yoktu. İç çeke çeke ve omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyordum sadece.
Nasıl uyuyakalmıştım? En son dışarıyı izliyordum ve çok yorgun olduğumu hatırladım. Göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanıyordum.
Hazer bir sabır çekti ve ardından arabadan indi. Onunla birlikte Aras da.
Kapım açıldığında şöyle bir etrafıma bakındım ve şok oldum. Aynı yerdeydik. O uçurum kenarındaydık ve araba yine burada durmuştu. Bedenim kaskatı kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dizleri Kanayan Kız
Teen Fiction"Şimdiden pes ediyorsun. Yalvarmanı sağlayabilirim." "Lütfen git." dedim cılız sesimle. Cevabı kendisini bana bastırmak olmuştu. "Bedenin böyle söylemiyor." "Hazer yalvarırım." dedim. "Sarhoşsun. Yalvarırım bırak beni." Hazer başını iki yana...