Söz verdiğim gibi size normalde yazdığımın dört-beş katı bir bölümle geldim. Bir an önce paylaşmak istediğim için ve uzunca bir bölüm yazdığım için çok kontrol edemedim. Hatalarım varsa kusura bakmayın.
İyi okumalar.
Korkunç bir gürültüyle yataktan fırladığımda içim titremişti. Hızlıca etrafıma bakındığımda Hazer'in yatağında yattığımı gördüm. O burada değildi. Bedenim yer yer sızlıyordu ve bok gibi hissediyordum.
Gözümün önüne yerleşen görüntüler beni tekrardan sarsarken ayaklarımı yataktan sarkıttım. Alacaklı gibi çalınan kapı beni korkutmuştu. Bu her kimse kapıyı, beni uykumdan uyandıracak kadar gürültülü çalmak zorunda mıydı?
Ayağa kalktığımda başım döndü ve sendeledim. Neyse ki attığım sert bir adımla yere düşmekten kurtulmuştum. Birkaç saniye gözlerimi kapattım ve kendime gelmeye çalıştım. İyi değildim, canım yanıyordu. Ruhum yanıyordu. Bedenim de zihnim de büyük bir karanlığın içerisindeydi.
Üzerimde hala incecik bir askılıyla durduğumu fark ettiğimde kenara atılmış kalın bol hırkayı aldım ve üzerime geçirdim.
Merdivenlere yöneldiğimde evde tek miyim değil miyim bilmiyordum bile. Kapının önündekini merak etsem de eğer Hazer evde değilse o kapıyı açmaya hiç niyetim yoktu. Onları psikopat dünyasının içerisindeki insanlara güvenmiyordum. Her şey olabilirdi.
Salonun ortasına geldiğimde Hazer de mutfaktan çıkıyordu. Beni gördüğünde sadece bir anlığına durakladı. Onu gördüğümde kalbim tekledi. Korku bütün bedenime yayıldı ve uzuvlarımdaki bütün gücün çekildiğini hissettim. Korkuyordum. Her zamankinden daha çok.
Bir şeylerle yüzleşmeye hazır olmadığımı düşündüm. İstediğinde beni kolaylıkla paramparça edebileceğini göstermişti. Gücü karşısında hiçbir şansım olmamıştı. Bunca zaman burada, onun yanında ne kadar tehlikede olduğumu anlamamı sağlamıştı.
Hazer kapıyı açtığında tanıdık sima içeri dalmıştı bile. Onun burada ne işi vardı?
"Barın." dedi Hazer şüpheli bir tonda.
Cenk onu beni öldürmesi için göndermiş olabilir miydi? Bu içimde başka bir titremeye sebep olurken artık çok çaresiz hissediyordum. Birkaç adım geriledim ve uzaktan olacakları izlemeye başladım.
Hazer'in hala kapının önünde dikilmesi umurunda olmayacak ki içeri girdi ve koltuğa doğru ilerledi. Tam karşımda durduğunda bana selam vereceğini anlamıştım ancak suratıma baktığında dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Bakışları birkaç saniye boynumda ve kollarımda gezindi. Kaşları çatılmıştı. Yorum yapmadı ve önümden geçip koltuğa oturdu. Selam vermekten vazgeçmişti. Bu hareketine anlam veremedim.
Ayakta öylece dikilirken ne yapacağımı bilmiyordum. Buz kesmiştim.
Hazer sonunda kapıyı kapayıp yanımıza geldiğinde o da duraksadı. Barın'dan daha uzun bir süre vücuduma baktı ve bu beni rahatsız hissettirmişti. Bana neden bakıyorlardı?
Bakışlarım bileklerime kaydığında bileklerimin etrafında silik mor halkalar olduğunu gördüm. Tahminimce boynum ise çok daha kötü durumdaydı.
"Yukarı çık." Hazer'in keskin sesi oldukça tehditkardı.
Olduğum yerde öylece dikilmeye devam ettiğimde Hazer bana hışımla adımladı. Dudaklarımdan bir çığlık kaçtığında ve korkuyla birkaç adım daha gerilediğimde yüzüme nasıl bir korku yansıdıysa bu, Hazer'in adımlarını durdurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dizleri Kanayan Kız
Teen Fiction"Şimdiden pes ediyorsun. Yalvarmanı sağlayabilirim." "Lütfen git." dedim cılız sesimle. Cevabı kendisini bana bastırmak olmuştu. "Bedenin böyle söylemiyor." "Hazer yalvarırım." dedim. "Sarhoşsun. Yalvarırım bırak beni." Hazer başını iki yana...