2. "Anlaşmak"

16.2K 1K 132
                                    

"Neden uyandırmadın?"

"Şey-"

"Tamam, bırak."

Duyduğu sesler yüzünün buruşmasına neden olurken sarıldığı her ne ise birazcık daha yüzünü gömdü. Ağlayarak geçirdiği zamanın ardından yatağa oturmuş ve rahatlığından dolayı mayışarak uykuya dalmıştı. Neden uyumasına izin vermiyorlardı ki?

"Kalk!" Diye bağıran sesle sıçradığında, aniden gözlerine dolan ışıkla avuç içlerini yüzüne bastırdı. Neden bu kadar parlaktı ki? İçeride yankılanan adım sesleri ona yaklaştığında, korkarak araladı parmaklarını. Yine o adam!

Bacaklarını kendine çektiğinde, halini hiç umursamamıştı. Sadece karşısında ona bakan adama duyduğu korkuyu düşünüyor, hissediyor ve anlamlandıramıyordu. Kollarını çıplak bacaklarına sardığında, karşısındaki adam yavaş hareketlerle yanındakilere dönüp başını salladı. Herkes açık kapıdan dışarı çıkıp ardından kapattığında, adamın bakışları ona döndü.

Ani bakışı ile irkilip omzularını kaldırarak bacaklarına daha çok sarıldığında, adamın çok az olsa da gülümsediğini gördü. Tepki bile veremeden kendine doğru yürüdüğünde, içindeki korku daha da büyümüştü. Neredeyse gözleri dolacakken adamın konuşması onu duraklattı. Sesini ilk defa bu kadar yumuşak duyuyordu ve öylesine saf gelmişti ki! Kirpiklerinin ardından hemen önüne oturmasına rağmen boyu yine de ondan uzun olan adama baktı. "Adın ne?"

Kaşlarını havaya kaldırmış adama hemencecik cevap verdi. "Mete." Durdu ama adamın konuşmaması üzerine o atıldı. "Senin adın ne?"

Adam, belki de birkaç saat önceki o korkunçluğundan sanki başka biri tarafından yönetiliyor gibi sıyrılmıştı. Önce ufak bir tebessüm gönderdi, sonra da adını sorduğu sırada kullandığı yumuşak sesle cevap verdi. "Pusat."

İkisi de durmuş birbirlerine bakarken ne diyeceğini bilemedi, Mete. Karşısında durmuş inceleyen bakışlarla kendine bakan adama ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Bakışlarına karşı yanaklarının hatta ve hatta kulaklarının bile kızardığından haberdar değildi. Bu hali o kadar tatlıydı Pusat bir anlığına ona sarılmak istemişti. Hemen ardından da aklından geçen düşünceye kaşları çatılmış, kendine hâkim olmak adına boğazını temizlemişti.

"Kaç yaşındasın?"

Aralarında oluşacak en ufak sese muhtaç Mete, hevesle başını kaldırdı. "Yirmi bir."

Şaşkınca baktı, Pusat. Şaka mı yapıyordu? On sekiz olmasını bekliyordu ki ondan bile küçük görünüyorken kendisi yirmi bir yaşında mıydı?

"Sen peki?"

Hevesli sesini kıramayıp cevap verdi. "Yirmi dokuz."

"Üvey abimle aynı yaştasınız, biliyor musun?"

"Öyle mi?" Dedi, ilgisini çekmesine rağmen umursamaz bir tonda.

"Evet," Dedi bu umursamazlığını fark etmeyen, Mete. "Aslında o benim abim ama üvey annem abi dememe kızıyor."

"Neden?"

"Çünkü gerçekten abim değilmiş. O da benim annem değilmiş. O yüzden üvey demem gerekiyormuş."

Pusat, çocuğun anlattıklarını dinlerken bunların onu ilgilendirmediğini biliyordu ama minik ağzını her açıp kapattığında, dudaklarını her harfte şekillendirdiğinde ve anlattıkları için şekilden şekile giren yüzüne bakarken durdurmak gelmiyordu içinden.

"Babana ne diyorsun, peki?"

Omuz silkti, Mete. Aniden kızgın bir ruh haline bürünmüştü ve daha öncesinde ölümüne korktuğu adama yakınmaya başlamıştı. "O hiç eve gelmiyor ki! Yarın geleceğim diyor, bir bakıyoruz yok!"

MASUM -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin