"Açın."
Safi karanlık, yerini loş bir aydınlığa bıraktığında, bakış açısına ilk giren şey beyaz takım elbiseli bir adamdı. Onun yanında başka adamlar da dikilirken gözlerini kıstı.
"Mete Kayalar." Dedi adam, dilini dişlerinin üzerinde gezdirip. İçinde bulunduğu ortamın heyecanı ile sırıtıp bir adım yaklaştı, Mete'ye.
"Demek Pusat'ın gözdesi sensin."
Biraz daha yaklaşıp korkudan konuşmayan çocuğun çenesini sertçe kavradı. Yüzünü çevirip durdu ve Pusat'ın bu çocukta ne bulduğunu anlamaya çalıştı.
Mete, ellerini önünde birleştirmiş, omuzuları küçüldükçe küçülürken oturduğu sandalyeye sinmişti. Bağlı değildi ama sanki adım atsa buradaki herkes üstüne atlayacaktı.
Adam, elini çekip başka bir sandalye çekti ve ters çevirip bacaklarını açarak oturdu. Kollarını sırt kısmına dayayıp Mete'ye sırıtarak baktı. "Sorduğum sorulara cevap verirsen, sana zarar vermem."
Aniden yüzündeki gülüş giderken nereden çektiğini anlamadığı bıçağın kabzasını kavradı. "Ama eğer cevap vermezsen." Bıçağın ucunu sandalyeye saplayıp tebessüm etti. "Biraz eğleneceğiz."
Mete, korku dolu bakışlarını ondan kaçırıp yere sabitlediğinde, göz bebeklerine kadar titremişti. Bu adam onu korkutuyordu ve yaptığı tehdit de oldukça işe yaramış, tir tir titremesini sağlamıştı.
"O zaman, ilk soru." Adam, Mete'nin küçük olduğunu düşünüp bir çocukla konuşur gibi sesini yumuşattı. Yoktan yere insanlara zarar vermek gibi huyları yoktu. Kendine göre aşırı sinirlenmediği durumlar hariç.
"Nasıl tanıştınız?"
İlker Ayrık programına dönmüştük sanki.
"Depoda."
Adam, bunu beklemiyor gibi kaşlarını çattı. "Ne?"
Mete, kirpiklerinin ardından karşısında duran kişiye bakıp hemen başını eğdi. Kesinlikle göz göze gelmek bile onu korkutuyordu.
Öte yandan Ömer, Mete'nin kendine olan saniyelik bakışına kaşları çatılmıştı. Bir an kendisinden korkmasını istememişti.
"Beni oraya götürdüler." Sesi titrek çıktığında, iyice rahatsız hissetmişti. "Tanımıyorduk birbirimizi. Sonra benim suçlu olduğumu sandılar."
Ömer gülmek istedi, bir anlığına. Bu ufaklık mı suçlu olacaktı? Hareketlerindeki saflık, her an hissediliyor, net fark ediliyordu.
"Sonra Pusat göndermedi beni."
"Öyle mi?" Dedi, sanki ilgisi çekmiş gibi. Tek düşündüğü, Mete'nin minik parmaklarını nasıl birbirine geçirdiğiydi. Teni öylesine beyaz ve solgundu ki hasta gibi görünüyordu. Sarı saçlarından ela gözlerine döndüğünde, Mete'nin kendisine baktığını fark etti. "Sonra?" Sırf konuşsun diye soru tonlaması yaptığında Mete kısık sesle cevap vermişti. "Bu kadar, böyle tanıştık."
Susmasından hoşlanmadığında, direkt aklına diğer soruları geldi ve çabucak sordu. "Neden seni yanında tutuyor?"
Mete, ortamdaki karanlık aura azalsa bile sürekli tekrarlayan su damlalarının yere çarpma sesine ve etrafındaki adamların dik bakışlarına maruz kaldığı için yerinde biraz daha küçüldü.
"Beni seviyor."
"Ne?"
Mete, aniden tıslayan adam ile yerinden sıçradığında, Ömer stresle eklemlerini kırptı. Onu korkutmak istememişti. Gözleri, Mete'nin vücudunda dolaştığında, vücut dili ne kadar korktuğunu belirtiyordu. Gözleri kısılırken bunun umurunda olmaması gerektiğini kendine hatırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...