"Güzel çizemiyorsun."
Mete, huysuzca Orkun'a bakıp omuz silkti. "Ama bu sensin."
"Anaa, la beni mi çiziyorsun?"
Hızla başını sallayıp çizdiği çöp adam benzeri insanı, Orkun'a gösterdi. "Bak Orkun abi bu sensin. Bu babam, bu Semih abi, bu Pusat, bu-"
"Oğlum," Başını Orkun'a çevirdiğinde, Orkun devam etti. "Yakın gibisiniz ama Pusat Beye, Pusat demesen mi?"
Mete, düşünceyle dudaklarını büzdü. "Peki,"
Yeniden tuvale paletten fırçayla aldığı boyayı sürdüğünde, Orkun biraz tereddüt etmişti. Mete'nin nasıl bir hitap kullanacağını bilmiyordu. Bunu sormak istedi fakat açılan kapı ile başı sağa dönmüştü. "Orkun, gelsene birkaç ihtiyaç var."
Orkun, hizmetliye başını salladı. "Geliyorum."
Kız dışarı çıktığında, Orkun Mete'ye döndü. "Ben birkaç saate ancak gelirim. Sen istediğin gibi takıl."
Mete, gülümseyerek başını salladığında, Orkun saçlarını karıştırıp ayaklandı. Odadan çıktığında ise Mete hızla paleti ve fırçayı bırakıp yatağının yanındaki sehpadan, Pusat'ın aldığı telefonu kaptı.
Hızlıca açıp arama motoruna girdiğinde, aklına gelen ilk cümleyi yazdı. 'Birine nasıl hitap edilir?'
Çıkan yazılardan nasıl hitap etmesi gerektiğini anlamamıştı. Sanıyordu ki, hitap etmek için önce karşısındaki kişinin onun nesi olduğunu bilmeliydi.
Pusat, onun için ne ifade ediyordu ki?
Dudaklarını ısırıp etrafına baktı. Onun için bir sürü şey almıştı, yetmemiş rahatsız olabilir diye odasını değiştirmişti. Özellikle bu odayı seçmişti çünkü karşısında muhteşem bir orman manzarası vardı.
Sürekli onunla ilgileniyor, en ufak isteğini gerçekleştiriyordu. Mete, onun yanında değerli hissediyordu. Sanki bir mücevher gibiydi. Pusat, ona özenle davranıyor, her hareketini izliyor, çok yumuşak davranıyordu.
Aklına dolan anılarla gülümsediğini fark ettiğinde, utanarak güldü. Ruh halini bile biçimlendiremiyordu.
Pusat'ın nasıl davrandığını kestiremedi. Bazen Meral abla kuralcılığı ile yaklaşıyordu, bazense babası gibi şefkatle. Bazen o kadar yumuşak oluyordu ki, bu devasa adamın bu şekilde davranabileceğine kendi de şaşırıyordu.
Aslında Pusat, her konuda ona yardımcı oluyordu. Ona adıyla hitap etmek doğru olmayabilirdi. Yine de Mete, kalbinde Meral Ablası ve babası için ayırdığı sevgi biçimlerinin çok ötesinde seviyordu onu. Bir kalıba giremeyecek gibi. Sanki bütün hayatını, Pusat'ı sevmek için harcamalıymış gibi.
Dudaklarını birbirine bastırıp başını hızla iki yana salladı. Buna ne demeliydi? Sanki kalbi parçalanacaktı hızla çarpmasından. Yutkundu ancak boğazı kurumuş gibiydi. Üstüne üstlük sıcaklamıştı ve terliyordu. Burası çok mu sıcaktı? Sanki karnından bacaklarına bir titreme geçmişti ve karnı kasılıyordu. Hasta mıydı?
Göz bebekleri titrerken hızla ayağı kalkıp pencereyi açtı. Derin derin nefesler alırken bunun neyden kaynaklandığını çözmeye çalışıyordu. Bu sırada esen rüzgar saçlarını daha da çok dağıtmış, giydiği ince beyaz gömleği dalgalandırmıştı.
"Mete?"
Ani gelen sesle korkup sıçradığında, arkasına bakmıştı. Pusat, kaşları hafiften çatık halde yanına yaklaştığında, az önceki tuhaf hallerin yeniden baş göstermesi ile yutkundu. Sanki ayaklarını buraya yapıştırmışlardı ve hareket edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...