On dakika sonra evine vardığında, içeri girdiği gibi Tekin onu karşıladı.
"Haber vermeyin. Ben gideceğim." Bunu deme sebebini fark edebiliyordu, Tekin. Hatta üstünün hali ile hiçbir polisin onu durdurmamış olmasına bile şaşırmıştı. Adamın vücudundan resmen kan damlıyordu. Başını salladığında, Pusat çoktan merdivenlere yönelmişti. Odasındaki banyoda duş alıp siyah bir tişört ve aynı renk kot pantolon giydi.
Saçlarını kurutma gereği duymadan Mete'nin odasına gelmişti. Kapıda durup nefesini düzenlerken ne diyeceğini düşünüyordu. Sevgilisinin başına gelenleri düşündükçe daha çok sinirlendiğini fark edip nefesini bıraktı. Sadece Mete'yi düşünecekti. Sadece Mete.
Sadece sinir. Sadece sinir!
Odaya girdiğinde ilk gördüğü manzara; Mete'nin bacaklarına sarıldığı, donuk bakışlarını yere diktiği ve kızarık olmayan gözlerinden akan damlalardı. Emindi ki, bu göz yaşlarını fark etmiyordu bile.
"Bebeğim?"
Yavaş hareketlerle başını kaldırdığında, gözlerini kapatıp açtı. "Pusat," Sesi titrek çıkıyordu ve sadece bir isme, onlarca cümleyi, duyguyu sığdırmıştı. Adımları çabucak hızlanıp Mete'nin yanında durduğunda, bir saniye beklemeden belinden tutup kucağına çekerek sarılmıştı. "Buradayım," Dedi, fısıldayarak.
Mete, konuşmadan kucağına iyice sokulup başını, her zaman yaptığı gibi boynuna yasladı. Burnunu sıcak tene sürtüp kokusunu içine çektiğinde Pusat'ın bakışları onun morarmış boynuna gitmişti. Bunun sebebi o Ertan denen şerefsizin boynunu sıkması değildi. Onlar daha geniş bir bölgeye yayılmıştı ve yavaş yavaş iyileşiyordu. Bu morarmaların sebebi...
Dişlerini sıktığını fark ettiğinde nefesini bıraktı. Sinirini atabileceği bir beden yoktu ve hemen kucağında, onun kokusu ile rahatlamaya çalışan Mete'yi korkutmak istemiyordu. Geriye yaslanıp biraz daha kendine çekti. "Mete?"
Kollarını sıkı sıkı doladığı boyundan ayırıp başını kaldırdı. Konuşmadan Pusat'ın yüzünde dolaştırdı bakışlarını. Özlediği yüze bakarken dudakları istemsizce bükülmüştü. Dizlerini büküp göğüslerini yapıştırdı. Sanki bir santim uzak dursalar onu yine başkaları kaçıracaktı.
Pusat, Mete'nin halini fark ettiğinde, dudaklarını alnına yasladı. Onun bunu anlatabileceğini biliyordu. Ne yazık ki ne zaman olacağın kendi de kestirememişti.
"Pusat," Elini kaldırıp yanaklarına getirdi. Böyle yapınca sanki Pusat'ın daha çok ilgisini kendine çekiyordu. Baş parmaklarını, sanki bir mücevher tutuyor gibi büyülenmiş bir şekilde okşarken mırıldandı. "Ben," Dedi ve sesi titrediği için kaşlarını çattı. Bunu isteyerek yapmamıştı. "Benimle beraber yatıyordu." Dedi. Gözleri kısılırken Pusat'ın tepkilerini izliyordu.
Dişlerini sıkarak onu izlediğinde devam etti. "Kokusu sürekli yanımdaydı." Bunu dediği zaman yüzü buruşmuştu. Bu durumdan rahatsız olduğu belliydi. Bu sözlerine daha çok öfke birikirken, elini kaldırıp parmaklarını Mete'nin saç tutamlarında dolaştırdı.
"O her yanıma yaklaştığında sen geliyordun aklıma." Kaşları, anlamamış gibi çatıldığında, onu Ömer ile aynı gördüğünü mü yoksa Ömer'in davranışlarının kendisini andırdığını mı söylüyordu, anlayamamıştı.
"Senin gibi davranıyordu." Dedi gözlerini kısarak. Omuz silkip devam etti. "Sen gibi görünüyordu."
"Mete," Dedi, devam edeceğini fark edip keserek. "Beni," Dedi ama duyacağı cevaptan korkarak tereddütlü bir sesle. "Beni onun yerine mi koyuyordun?"
Mete, duyduğu soru ile dudaklarını birbirine bastırdı. Bunu düşündürdüğü için üzülse de çabucak cevap vermişti.
"Hayır, senin gibi davranıyordu ama-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...