Duyduğu kapı sesi ile heyecanla elindeki kutuyu bırakıp ayağı kalktı. Beyaz çorapları, aynı renk şort ve tişörtü ile cennetten düşmüş bir melek gibiydi. Ensesine gelen saçlarını düzeltmeye çalışarak ilerledi ve iki eli ile kapının kolunu tutup kendine çekti.
Dışarı çıktığında, her seferinde olduğu gibi adamlar ona gülümsemiş, hemen ardından işlerine dönmüştü. Onlara gülümseyip minik adımlarla merdivenlere geldiğinde, henüz başında duran Pusat'ı gördü. Kendisine değil, yanında duran ve ona bir şeyler anlatan adama bakıyordu. Yüzü çok az kasılmıştı.
Sinirli duruyordu ve bu hali Mete'yi korkutuyordu. Ellerini önünde birleştirip kenara çekildi. Öne arkaya sallanarak gelmesini beklediğinde, Pusat adama bir şey demiş, hemen ardından da önüne dönmüştü. Tabii döndüğü gibi, gördüğü beden rahatlamasına neden olmuştu.
Üzerine giydiği siyah takım elbisesinin ceketini çıkartıp yanında duran adama verdi. Kol düğmelerini açarken Mete onun ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu düşünüyordu. Hâlâ aynı tepkisini korurken Pusat adama bir baş işareti verdi.
İkisi karşı karşıya kaldıklarında, yalnız oluşlarını çoğu kez fark etmiyordu, Pusat. Mete'nin bakışları onu kendinden geçiriyor, başka bir âleme götürüyordu sanki.
"Nasıldı bakalım günün?"
Mete, gülümseyerek ellerini çözüp bu sefer arkasında birleştirdi. Pusat ondan bir adım uzakta olsa bile başını kaldırmak zorunda kalıyordu. "Çok eğlendim! Semih abi ile kart oyunu oynadık. Ben çok bilmiyordum o yüzden hep kaybettim ama çok eğlendim."
Pusat, anlattıklarına kaşlarını çok az çatsa da miniği eğlendiği sürece istediğini yapabilirdi. Buna kumar da dahildi. "Senin günün nasıl geçti, peki? Semih abi, bugün çok önemli bir şey olacakmış dedi."
Semih'le fazla mı yakındılar?
Tebessüm ederken yavaşça elini kaldırıp saçlarını okşadı. "Güzel geçti. İyi bir anlaşma yaptık."
Mete, onun hareketine sırıtırken ne dediğini anlamadığında kaşlarını çatıp başını elinin olduğu tarafa eğdi. "Ne anlaşması?"
Pusat, gülümseyerek elini yavaşça indirerek yanağını okşadıktan sonra elini çekti. "İş anlaşması."
Dudaklarını büzüp takdir eder gibi başını salladığında, görünüşü yüzünden, büyümüş de küçülmüş hareketlerine gülüşü daha da büyüdü, Pusat'ın. "Çok çok zenginsin sen." Dedi, kimsenin bilmediği bir şeyi açığa çıkarmış gibi.
"Ben de çalışıp senin gibi olmak istiyorum." Dedi aniden başını kaldırıp.
Pusat, Mete'nin dediklerine kaşlarını çattı. Onun gibi derken?
"Ne demek benim gibi?"
Mete, onun sesindeki azarı duyunca korkmuş gibiydi. Ellerini önünde birleştirip başını çok az eğdi. "Semih abi, herkesin senden korktuğunu söyledi. Ben de güçlü olmak istiyorum. Hem istediğimi de yapabilirim. Kimse bir şey diyemez de hem."
Kaşları daha da çatılırken aralarındaki mesafeyi yarıya indirdi. "İstediğin bir şey mi var? Neden yapamıyor muşsun?"
Ayrıca o Semih'e gösterecekti Mete'nin aklına bunları sokmayı.
"Ama kızarbilirmişsin bana." Dedi. Utanmış mıydı o?
Pusat onun bu tatlı haline gülmek istese de ciddi durmaya çalışıyordu. "Kim dedi, kızabilirim diye?"
"Semih abi." O adamı öldürecekti.
"Merak etme." Gözleri Mete'nin hafiften kızarmaya başlayan kulaklarına ve yanaklarında dolanırken tatlılığına karşı ne demeli, nasıl tasvir etmeli bilemiyordu. Tek bildiği bu kadar güzel bir insanın olması, dünyanın geri kalanına haksızlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...