"İyi misin, Mete?"
Gözleri kızarmış, elleri hâlâ bacaklarının arasındayken başını kaldırdı. "Sanırım."
Semih sıkıntıyla Cemal'e baktığında, o ise ufak bir tebessümle açık kapıdan içeri girip Mete'nin yanına oturdu. Bununla irkilip kenara kaydığında, ikisinin de kaşları çatılmıştı.
"Biliyorum korkuyorsun," Dedi Cemal, biraz önceki tepkisi için tereddütle. "Ama bizim yanımızda sana kimse zarar veremez."
"Ama sizin yanınızdan aldılar beni."
Mete, bunu suçlayıcı şekilde dememişti. Ben istemesem zaten kaçırılmayacaktım, diye düşünüyordu. Kast ettiği, kendini güvende hissetmediğiydi ve anlaşılan Pusat gelene kadar böyle olacaktı.
Semih, "Eğer ben bile seni bir yere götürmek istesem, ona da izin vermeyecekler, Mete. Lütfen-" Cümlesini devam ettiremedi. Mete'ye korkma demek kolaydı. 15 yılını, aynı evin aynı odasında, sürekli aynı sadelik ve sakinlik içerisinde geçirdikten sonra yaşadıkları çok fazlaydı ve onun bünyesi kaldıramıyordu. Kimse de kalkıp neden güvensiz hissediyor diyemezdi.
Mete başını kaldırmadığında, ön koltukta oturan Sezer mırıldandı. "Keşke biz de dövebilseydik, itleri."
Tekin, gözlerini kıstığında, Sezer ellerini havaya kaldırdı. "Görmüyor musun, ne hale gelmiş yavru?"
Diğerleri aynı anda Mete'ye baktığında, biraz daha küçülmüştü koltukta. Dört çift göz onu inceliyordu ve normalde eğlenebileceği bir ortamda böyle durmak onu geriyordu.
Tekin sıkıntılı bir soluk alıp başını geriye yasladı. "Pusat Bey ancak acısını çıkarır."
Semih başını salladı. "Doğru, o kadar adam bile ancak yeter, sinirine."
Mete, başını yavaşça kaldırıp kirpiklerinin arasından Tekin'e baktığında, Tekin hemen gülümsemişti. "Bir şey mi isteyeceksin?"
"Neden gelmiyor?"
Kimi kast ettiğini bildiğinden hemen cevapladı. "Belki işi bitmemiştir."
"Ne yapıyor, onlara?"
"Valla Orkun abinin dediğine göre, şu Ömer ile Ertan var ya? Onların önünde adamlarını öldürmüş. Böyle iç organlarını falan çıkart- Ah! Ne vuruyorsun be?!"
Cemal, Semih'in başını okşayarak çemkirmesini umursamadan kaşları çatık Mete'yi gösterdi gözleriyle. Semih, usulca ve biraz da Mete'nin hemen sağında oturan Tekin'den korkarak bakışlarını çevirdi.
Çocuğun yüzü bembeyaz kesilmiş, dehşete düşmüş gibi gözleri açılmıştı. Ağzı aralanmışken beyaz dişleri gözüküyordu ve korku dolu bakışları sayılmazsa, far tutulmuş tavşan gibiydi.
"Gerizekâlı." Dedi, Tekin.
"Salak," Diye onayladı, Sezer.
"Gevşek ağızlı." Diyerek son noktayı koydu, Cemal.
Mete, dudaklarını ısırıp Tekin'e döndü ve derin bir nefes alıp cümlesini dillendirdi.
"Pusat'ı istiyorum. Lütfen çağır, onu."
Tekin, Mete'nin sözlerindeki muhtaçlık için bir an düşünerek diğerlerine döndü. Her birinin fikri aynıydı. Eğer bu konu hakkında sadece bir bilgileri olacak olsaydı; o da Pusat'ın şu an kan gölüne dönmüş bir ortamda hesap sorduğuydu.
"Bence iyi bir fikir değil."
"Katılıyorum," Dediler üçü, aynı anda.
Mete, onlardan umut olmadığını anlayıp başını önüne çevirdi. Eski duruşun dönüp aklındaki bu üç gün içerisinde olan olayları kovarken içini sıkıyordu, durum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...