"Peki, sonra?"
Denizhan omuz silkti. "Neden açıyorsun ki konuyu, durduk yere?"
Umut, dudağının kenarını kaşırken gülümsedi. "Bilmem, sürekli dalıp gidince-"
Denizhan, göz devirerek kolunun altından çıkıp sırasına yöneldi. Umut cidden bir şeyleri çok takıyordu.
Nefesini bırakarak başını sırasına yasladı. Birazdan ders başlardı. Nitekim dinlemek için zerre isteği de yoktu. Neyse ki sınıflarındaki çocuk, öğretmenin sorularına cevap vererek onları kurtarıyordu.
Biraz sonra zil çalıp öğrenciler içeri girdiğinde, genellikle Umut ile takılan ancak kendisi tuttuğu için tek başlarına dışarı çıkan grup da içeri girmişti.
Önce Denizhan'a sonra da Umut'a bakıp aldıkları ufak bir baş hareketi ile sırıtarak Denizhan'a ilerlemişlerdi.
"Müesseseden." Dedi, Uygar. Elindeki çikolata ve çilekli sütü önüne bıraktı. Denizhan kaşlarını çatıp neden bırakacağını soracaktı ki Umut seslendi. "Eniştelerine jest yapıyor işte keratalar."
Bunu duyan sınıfın diğer mensupları kıkırdadığında, o da göz devirmişti. Sınıflarındaki zıpkın gibi olan çocuk, kendine erkek bir sevgili yaptıktan ve homofobik arkadaşlarını da bir şekilde destekleyecek şekilde örgütledikten sonra, iki erkek ne zaman yan yana gelseler, sınıflarındaki herkes 'Oo hayırlı olsun.' Demeye başlıyordu.
Pek itirazı yoktu ama Umut'un da işin içine katılması, hem eğlenceli hem de sinir bozucu oluyordu. Enişte ne be?
"Sınıfımızın güzide öğrencileri," Diyerek sınıfa girdi, Doğu. Önce şöyle bir etrafına baktı. Sonra da kahve iri gözlerini dolaştırdı bakışlarımızda. Saçlarını karıştırıp kıkırdadı. Hepimizi ona gülümseyerek bakarken heyecanla devam etti. "Benim manitayı gördünüz mü?"
Tıpkı bir Ankaralı gibi sorduğu soru ile güldü, Denizhan. Zaten memleketi Ankara idi ancak İstanbul'da olduğu için buraya da Ankara gibi davranıyordu. Kapıdaki görevli Mesut bile Ankara ağzı ile konuşuyordu. Urfalı olmasına rağmen.
Efe, az önce bahsedilen eski homofobik, kıkırdayarak seslendi. "Senden kaçıyor işte, oğlum."
Doğu, kahve kaşlarını çattı. Bu hali ile açıkçası korkutucu oluyordu. "Hoşt kız! Ne demek kaçıyor?"
Sezen de gülerek atıldı. "Doğu, Uzay'ın üstüne vişne suyu döktün ya? Kıyafetlerini değiştirmeye gitti işte."
Doğu gülümseyerek Sezen'e yumruğunu uzattı. İkisi yumruklarını tokuşturduktan sonra Doğu Efe'ye dönüp 'Kapak' işareti yaptı.
"Gördün mü, sümsük! Sen asıl kendi manitana bak. Kaçıyor senden."
Efe, kollarını göğsünde birleştirdiğinde, sınıf kahkahalar ile gülüyordu. Bu çocuk cidden insana pazartesilerini bile sevdiriyordu.
"Hasta bir kere. O yüzden gelemedi."
Doğu dudaklarını büzdü. "Kesin senden kapmıştır. Bu ilişki hep Mert'e zarar olarak geliyor."
Bunu dediği gibi diğerleri gülse de Efe eline aldığı kalemliği sertçe Doğuya atmıştı. "Pis!"
Doğu, kıkırdayarak ona öpücük atıp bütün sınıfa el salladı. "Öğle arasına girmişiz bu arada. Yeni bir hoca geldi diye bahane yapıp programları değiştirdiler."
Sınıf, sevinçle kalktığında, Doğu da sınıftan çıkmadan önce seslendi. "Sevgilim! Neredesin kız?"
Denizhan, zar zor duydu son sözlerini. "Elma dersem çık, armut dersem sarıl!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...