Rutubetli ortamı, göz bebekleri ile izlerken aynı zamanda siyah deri eldiveni eline geçiriyordu. Sıra sol eline gelince, bir ses yükseldi.
"Sen kimsin?"
Umursamadan eldiveni giyip başını esneterek birkaç kemiğinin kırpılmasını ve rutubetli boş odada yankılanmasını sağladı. Birazdan vereceği efor için eklemlerinin ağırmasını istemezdi.
"Sen kimsin, diyorum!"
Yükselen sese verdiği cevap için, sandalyeye bağlı beden yere düştü. Öyle sert ve hızlı çarpmıştı ki başını kontrol edemeyip yere vurmuştu ve muhtemelen ufak bir baş dönmesi yaşıyordu.
Pusat, sinirini şimdiden hissederken yanındaki adamlara bakmadan başını salladı. Çevresindeki birkaç kişi hemen sandalyedeki adama yönelip eski haline getirdi. Ardından da eski pozisyonlarına dönmüştüler.
Pusat, yanı başında duran başka bir tahta sandalyeye uzanıp kendine çekti. Oturup gömleğinin ilk birkaç düğmesini açarken mırıldandı. "Asaf Yavuz?"
Asaf, göz bebeklerine kadar titrerken az önceki tokata kadar hissetmeyi reddettiği gücü, tadıyordu. Karşısındaki adamın gözlerine bakmaya bile korkarken neden burada olduğunun bilinmezliği, onu daha da korkutuyordu. Yutkunup yavaşça başını salladı. Az önce nasıl olur da bağırır diye kendine bile şaşırıyordu. Zira bu adamın şakası kesinlikle yoktu ve az önceki tokatla da tasdiklenmişti.
"Mete Kayalar'ın üvey abisi?"
Pusat, dişlerini sıkarak konuşurken yanakları içine çökmüştü ve korkutucu görünüşüne artılar ekleniyordu.
Asaf, konunun Mete ile neden bağlantılı olduğunu anlamasa bile başını salladı. Kesinlikle bir kez daha tersine düşmek istemiyordu. Az önceki tokat, aklını yerinden oynatmıştı.
Yavaşça ayağı kalktı ve Asaf'a iki adım daha yaklaştı. "Mete'yi seviyormuşsun?"
Duyduğu iki kelime ile gözleri ne kadar açılabilecek ise o kadar açılmıştı. Bu söylediği, Mete'ye karşı yakınlığını, tacizlerini ve çoğunlukla izinsiz dokunuşlarını hatılatmıştı. Aslında izinsiz dokunmuyordu ama eğer Mete bu dokunuşların gerçek sebebini bilseydi, muhtemelen bir adım yakınına gelmesine izin vermezdi.
"Ben," Bir şey deme ihtiyacı duyarak söylediği kelime üstüne Pusat, içindeki siniri bastırmayı aklının ucundan bile geçirmeyip sertçe bir tekme attı, sandalyeye.
Asaf, geriye düşüp başını bir kez daha çarptığında, acıyla inlemişti. Pusat ise onun çıkardığı sesle, içindeki karanlık yanın biraz olsun rahatladığını hissetti.
"Cevap ver."
Sakin gibi görünebilirdi. Ancak bu rutubetli odadaki böcekler bile yaşadığı siniri duyumsayabilirdi.
Adamlar, Asaf'ı yeniden eski haline getirdi. Pusat, dokunmaktan iğrendiği adama sert bir yumruk attı ve yakalarına yapıştı. "Mete'ye zorla dokundun!" Dedi, sertçe, aklını kaybedecekti, öfkesinden. Karşısındaki rezilin, Mete'ye izni olmadan dokunduğunu, onu öptüğünü düşünmek, Asaf'ın etlerini lime lime ettiği anları canladırıyordu aklında.
"Ha-Hayır-"
Karnına yediği tekme, öylesine kuvvetliydi ki, tahta sandalyenin arka bacakları kırılmıştı. Adamlar, hemen ipleri çözüp Asaf'ı yerde yığılmış halde bıraktılar. Durumu, kötünün de kötüsü, acının da acınasıydı. Yine de bu odadaki kimse, Asaf'a acımazdı. Zira hepsi Mete'yi tanıyor, onunla her gün sohbet ediyordu. Ve hiçbiri Mete'nin kılına zarar gelmesini istemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...