"İki ağaç evim var. Bu yüzden buradaki senin istediğin gibi olsun."
Denizhan, düşünce ile önündeki masaya bakarken taşını oynattı. "Ama en çok burada vakit geçiriyorsun."
Mete, sırıtarak vezirin dört kare ileri taşıdı. "Şah mat ve diğerinde kendi istediklerimi yaptım. Sıra sende."
Denizhan, yanaklarını şişirip omuzlarını düşürdü. "Türkiye birincisiyim, bu konuda. Nasıl beni yenebildin?"
Mete kıkırdayarak omuz silkti. "Bilmem, çok açık verdin."
Denizhan, önce huysuz huysuz bakmış sonra da gülerek başını iki yana sallamıştı. "Tamam, getir şu kataloğu."
Mete, koşarak eve girdiğinde, o da oturdukları bahçe masasından kalkıp ağaç evin bulunduğu ağacın altında oturdu. Hemen bir adım ilerisinde ip merdiven ve salıncak vardı. Mete gelene kadar oynamak için telefonu çıkardığında, birden başında dikilen beden ile gözleri kısıldı.
Başını çevirip baktı ve şu ana kadar gördüğü muhtemelen en büyük adamla göz göze geldi. Yutkunarak telaşla ayağı kalktığında, adam tek kaşı havada ona bakıyordu. "Sen kimsin?"
Kalın ve sert sesi kulakları işittiğinde, korkuyla titredi. Bu adam da neyin nesiydi? Etrafında öyle bir aura vardı ki, yaz sıcağında bile titretmişti. Gözlerindeki, kıvılcımı fark ettiğinde, bir adım geri gitmesi ile adam kaşlarını çattı. Aklındaki çanlar ona kaçması için alarm verirken korkudan olduğu yerde heykel gibi dikilmişti.
"Sana kimsin, diye sordum." Adamın sesinin desibeli artmamıştı. Hatta önceki ses tonu ile aynı bile olabilirdi ama kulaklarında yankılanmıştı, sanki. "B-ben, ar-arkadaş, Mete! Mete'nin."
Adam, Mete'nin adını duyduğunda bile kasıntı duruşundan feragat etmişti. "Mete'nin bahsettiği arkadaşı mısın?"
Denizhan, şu anın her bir zerresinden korkarak başını salladı. "Evet! O şeye gitti. Şey almaya. Ev için."
Yandaki ağaç evi gösterdiğinde, adam başını salladı. Ancak bir saniye geçmemişti ki dudaklarına bir tebessüm, az önceki sert ifadesine de memnun bir yüz oturmuştu. Bunun nedenini merak ettiğinde, sesi duydu. "Pusat!"
Mete, elindeki kataloğu göğsüne bastırırken koşarak yanlarına gelmişti. Pusat, o kendine koştuğu anda sağ kolunu açmış, bedenleri temas ettiğinde de sıkı sıkı sarılmıştı. "Hoş geldin," Dedi Mete, kollarını sert gövdeye sardığı sırada.
"Hoş buldum, bebeğim."
Önündeki manzaraya film izler gibi bakan Denizhan'ı umursamadan eğilip dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. "Ne yapıyorsun?"
"Babamın evindeki ağaç evi ben yerleştirdim ya? Buradakini de Denizhan yapsın istedim."
Aklına yeni gelmiş gibi çabucak ayrıldığında, ona henüz doyamamış olan Pusat, yine asabi bir ruh haline bürünmüştü.
"Denizhan, Pusat." Eli ile Pusat'ı gösterip yeniden Pusat'a döndü. "Pusat, Denizhan."
İkili kısa bir an birbirine bakıp yeniden Mete'ye döndüler, dudakları büzülmüştü. "Memnun olmadınız mı?"
İkisi aynı anda güldüklerinde Pusat, Mete'nin bu tatlı halini gördüğü için sinirli, Denizhan ise gülebildiği için şaşkın şaşkın bakıyordu. "Oldum, çok memnun oldum." Bakışlarından korkarak söylediğine karşılık Pusat, yan gözle Mete'nin mutlu ifadesine bakıp mırıldandı. "Memnun oldum."
Mete, ikisine birden memnunca gülümsedikten sonra Pusat'a döndü. "Yorgun musun? Yemek yemedik henüz, seni bekledik ama Mesut abi, inşaata gittiğini söyledi. Yorgun olabilirmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...