"Orkun abi?"
Orkun, oyduğu daldan başını kaldırıp karşısındaki çocuğa baktı. "Efendim?"
"Semih abi bize kötü kötü bakıyor."
Orkun, yeniden dala döndü.
"Halt etmiş o! Akşam akşam koymuş dolabına oyuncağı."
Mete'nin dudakları büzülürken önüne dönüp Orkun'un kendi için oyduğu dala baktı. Flüt benzeri bir şey yapacağını söylemişti. Nefesini bıraktığında, Semih yanlarına gelip limonata dolu iki bardağı çimenlerin üstüne bırakıp yeniden uzaklaştı.
O da ayrı bir konuydu. Dün akşam filmin ne olduğunu görmüş, Mete'nin dolabına uzaktan kumandalı robot bırakmıştı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu, Mete. Ama sabah Pusat gidip dolapta oyuncağı gördüğünde, herkese bağırmış, kimin koyduğunu söylemişti. Semih de korksada el mecbur kendi yaptığını itiraf etmişti.
Pusat, Mete'yi korkuttuğu için öfkelense de geceyi birlikte geçirdikleri için minnettar bile sayılırdı. Bu yüzden bir daha Mete'nin yanına gitmemesini söylemekle yetinmişti.
"Çok korkmuştum." Dedi, elleri dizinde, oyulan dala bakarken. Orkun, gülerek başını iki yana salladı. "Koskoca adamsın, oğlum. Gidip baksaydın ya, ses neyden geliyor diye."
Mete, yorgunmuş gibi nefesini bıraktı. "Film yüzünden çok kormuştum, Orkun abi. Yoksa..."
Orkun, ses gelmeyişi ile tek kaşı havada başını ona çevirdi. "Yoksa?"
Mete, gözlerini daldan ayırıp Orkun'a çevirdi. "Yine korkardım. Sonuçta dolabımdan sesler geliyor."
Omuz silkip kurduğu cümleye karşın Orkun koca bir kahkaha patlattı. "Oğlum," Dedi, gülüşlerinin arasında. "Ben de korkardım, vallahi."
Mete, duyduğu cevaba karşı sırıttı. En azından otuz beş yaşındaki Orkun abi bile korkuyorsa kendisinin korkmasında bir sakınca yoktu.
"Bitti mi?"
Dirseklerini dizlerine yaslayarak sorduğu soruya Orkun başını salladı. Sonrasında da flüt benzeri alete bir kez üfledi. Toz kayıp üstlerine geldiğinde, ikisi de bir kez öksürdü. "Olmadı mı acaba?"
Orkun başını iki yana sallayıp ağzını dudaklarına yasladı. Aletin deliklerine parmaklarını yerleştirip üflediğinde, çıkan melodik sesle Mete heyecanla ona yaklaştı. Orkun, flütü çalmaya devam ettiğinde, Mete etrafında pervana olmuştu. "Çok güzel." Dedi hayranlıkla.
Orkun Mete'ye de çalmayı öğretirken aradan bir saat kadar geçmişti. Mete, yanaklarını şişirerek üflediğinde, aynı anda parmaklarını da oynatmıştı. Sesler, ilk çalışına oranla daha ahenkli çıkarken sırıtarak çalmaya devam etti.
Birden Orkun ayağı kalkıp Mete'ye göz kırparak eve ilerlediğinde, kaşları çatılmıştı. "İyi çalmıyor muyum?"
Kendi kendine mırıldanışına gülme sesi gelince gözleri parlamıştı. Hızla ayağı kalktı. "Pusat!" Dedi, heyecanla.
Pusat ise gülümseyerek ona bakıyordu. Küçüğüne her ne kadar soğuk yerde oturduğu için kızsa da onu çok özlemişti.
"Güzelim?" Dedi, gözlerine bakarak. Onun güzeliydi. Sadece onun...
Bir anlığına aklından geçen düşünceye kaşlarını çatıp başını iki yana salladı. Kendine gelmek için yapmıştı bunu çünkü her ne kadar ona küçüğüm, miniğim dese de Mete kendisine ait değildi.
"Gerçekten güzel miyim acaba?"
Pusat kısık sesle gülerek yaklaştı Mete'ye. "Güzelim olmada bir sorun yok mu yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...