"Ben Pusat'ı özledim ama."
Sızlanarak kurduğu cümleye karşın Orkun gülümseyerek başını iki yana salladı. Elindeki bardağa doldurduğu kahveyi yudumlarken hâlâ Mete'nin huysuz sesinden akan isteği dinliyordu.
"Ne zaman gelir ki?" Kendi kendine mi konuşmuştu?
"Beş dakika önce söyledim ya, oğlum. Üç-dört saat sonra ancak."
"Ama-" Diye başlayacaktı ki, Orkun kahve bardağını masaya bıraktığında susup ona dönmüştü.
"İstersen Pusat Bey'i arayalım. İzin verirse yanına götürürüz, seni."
Mete, duydukları ile hevesle başını salladığında, çabucak koltukta Orkun'a yaklaşmış, dizlerinin üstünde oturmuştu. Orkun'un ceketinin cebinden çıkardığı telefona bakarken Cemal konuştu. "Sen de iyice yeni gelin oldun, ha! İki saniye geçiyor, hemen de Pusat."
Mete, kötü kötü Cemal'e bakarken cevap vermek üzere ağzını açtığında duyduğu "Efendim?" Sesi ile Orkun'a döndü. Anlaşılan Pusat telefonu açmıştı ancak cevap vermemişti. Birkaç saniye sonra Orkun yeniden "Efendim?" Dediğinde, en sonunda Pusat'ın sesi duyuldu. "Mete iyi mi?"
Sesindeki endişeyi odadaki herkes anlarken anında bakışları Mete'ye dönmüştü ama o, sadece kızaran yanak ve kulakları ile kapalı ekrana bakıyordu.
"İyi, efendim. Sizi özlediğini söyledi. Yanınıza gelmek istiyor."
Ortam kısa bir süre sessizleştiğinde, herkes gülmemeye çalışıyordu zira şu an Mete'nin durumu, babasını özleyen yaramaz bir ufaklık gibi görünüyordu.
"Mete mi?" Dedi, Pusat biraz şaşırmış sesiyle. Orkun, gelen parazitli sese kaşlarını çatsa da cevap verdi. "Evet, kendileri söyledi. Getirmemizi ister misiniz?"
Hattın öteki ucu yeniden paraziti bir sese ev sahipliği yaparken Pusat konuştu. "Başkasını- gönderiyorum- siz- gelmeyin- ben- araba- göndereceğim."
"Efendim?"
Ses gelmediğinde bir kez daha seslendi ama arama çoktan sonlandırılmıştı. "Pusat'ın yanına mı gidiyorum?"
Mete, Orkun'un koluna tutunup sorusunu sorduğunda, Orkun, az önceki arama için aklında kalan soruları, Pusat'ın neden kesik kesik konuştuğunu düşünmeyi kesip ona tebessüm etti. "Evet, git de hazırlan."
Mete, hızla ayağı kalkıp merdivenlere koştuğunda, öylesine heyecanlıydı ki eğer Orkun ona hazırlan demeseydi muhtemelen üzerindeki tatlı inek desenli pijamaları ile giderdi.
"Abi sesi tuhaftı sanki." Dedi Semih, Mete salondan çıktığı gibi.
"Geçen gün konuştuğumuzda da aynı şey oldu lan." Herkes Cemal'e hak verirken Ali mırıldandı. "Siz gelmeyin demesi biraz şüpheli olmadı mı?"
Metin, "Yalnız kalmak istiyordur belki?"
Herkes bir fikir sunup diğerini çürütürken en sonunda merdivenlerden inen beden ile sessizliğe kavuşmuşlardı.
Öte yandan Mete, üstüne geçirdiği beyaz tişört ve siyah şort ile oldukça tatlı görünüyordu. Tişörtün arka yüzünde ise siyah çizgilerle aslan kafası resmedilmişti. Kendisinin tarzı bu değildi ama Semih'in onun için alışveriş yapması bunları giymesini sağlıyordu. Anlaşılan Mete'yi cidden küçücük görüyordu. Giydiği şortun dizlerinin birkaç parmak üzerinde olmasının başka açıklaması olamazdı. Bilhassa uzun istemesine rağmen.
"Hadi gidelim."
Ellerini arkasında birleştirip sırıtarak adamlara baktığında, hepsi birden gülümsemişti. Cidden küçük bir çocuk gibiydi. Tatlı, masum ve sevimli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...