Bölüm ve oy sınırı: Gönlünüzden ne koparsa (Sebebini sonda şey ederim.)
🦠🦠🦠
"Bu nasıl?"
"Bilmem." Dedi, omuz silkerek.
Elindeki kutuyu yorgunlukla bırakırken isyanla iç çekti. "Ama sen de ne göstersem aynı şeyi söylüyorsun!"
Seda'nın tavrına karşı Mete bir adım geri kaçtığında, Pusat kolunu beline dolamıştı. "Seda," Dedi uyarıcı bir sesle.
Nefesini bırakıp arkasını dönerek Mete'nin ilgisini çekmek adına eşyalara baktığı sırada Pusat Mete'nin saçlarının arasına bir öpücük bıraktı. "Bebeğim, sevmedin mi burayı?"
Mete, avuçlarındaki siyah gömleği sıkarken gözleri ile çok kısa bir an etrafı inceledi. "Sevdim," Dedi kısık bir sesle ona dönerken. "Ama daha önce görmemiştim. Bilmiyorum ki," Az önce Seda'nın yaptığı çıkışa karşı konuşuyordu. Pusat, ufak bir tebessümle bu sefer alnını öptü. Elini beline yerleştirdiğinde, kocaman mağazadaki birkaç insan onlara bakıyordu.
Mete, bunu fark etmemişti ama Pusat anladığı için genellikle insanlardan uzak noktalara götürüyordu.
"Bak ne buldum!" Diye birden geliverdi, Seda. Elinde kocaman cafcaflı bir elbise giyen kadın figürü vardı. İkisi de anlamamış gibi baktığında, aniden karnındaki düğmeye bastı. Elbisenin etek kısmı dönmeye başlarken aynı zamanda hem bir müzik çalıyordu hem de etek uçlarından sarı ışıklar çıkıyordu.
Mete, meraklı bir ifade ile lambayı (?) incelerken Seda heyecanla sordu. "Beğendin mi?"
Mete, dudaklarını yalayıp cevap verecekti ki Seda omuzlarını düşürdü. "Yine bilmem deme, şimdi."
Mete dudaklarını büzdü. "Ne diyeyim?"
"Güzel mi?"
"Çirkini nasıl oluyor, bilmiyorum ama."
Yani. Güzel demek de bir kıyaslama sayılırdı, en nihayetinde ve çirkin halini bilmeden güzel demek yanlış geliyordu. Belki güzel değildi, hem?
"Mete, eğer sana hoş geliyorsa, mesela bu lambayı odanda görmek istiyorsan güzel demektir."
Anlıyor gibi başını salladı. Ama anlamak... Her neyse, demek ki kıyaslama yoktu. Ne saçma!
"Güzel değil, o zaman."
"Değil mi?"
"Ben bunu odamda görmek istemem. Gözleri çok korkunç."
Seda ile beraber lambaya tekrar baktıklarında, kırmızı gözlerini gördüğü gibi irkildi. "Haklısın. O zaman şuradaki gece lambalarına da bakalım."
Pusat, Seda'nın çekiştirdiği Mete'ye bakarken dudaklarında minik bir tebessüm vardı. O gün, bütün öğleden sonrasını Seda'nın memnun etmeye çalıştığı Mete'yi izleyerek geçirmişti.
Miniği, Seda'nın ona gösterdiklerine burun kıvırıp alınması en az olası olan eşyalar beğeniyordu. Anlaşılan tarzları aynı değildi. Bir süre sonra ikisi çatıştığında, Mete kucağına aldığı kendisinin yarısı kadar olan ayıyla dudak büküp arkasını dönmüştü. Seda, ellerini beline koymuş 'Bu çocuğu tutacaksın, eşek sudan gelene kadar döve döve seveceksin' diyordu. En azından içinden ve Pusat'ın bunu duymaması daha iyi oluyordu.
Mete, bükülen dudağı ile lambaları bırakıp zeka küpleri-ne odaklandığında, Pusat'ın onu izlediğinden bihaberdi. Son birkaç saat gibi. Eline aldığı karışmış küpü düzeltip yerine koydu, sonra da 'Gerçekten dahi olabilir mi?' Diye düşünen Pusat'ı fark etmeyerek kıyafetlerin olduğu başka bir mağazaya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM -GAY
RomanceMete ile Pusat Suç makinesi ve Masumluğun tanımı (Bebek gibi) Sanıldığının aksine Pusat asla Mete'ye zarar vermezdi. O, onun saflığına, hareketlerinin çocuksuluğuna, düşüncelerinin masumluğuna aşık olmuştu. Her baktığında içinde heyelanlar yaratan...