25. Bölüm "Teslim"

41.8K 2K 236
                                    

Herkese hayırlı geceler. Uyumayıp bölüm yazdım. Ve oldukça uzun oldu.
Yorum ve voteleriniz harika. İnşallah katlanarak artar. Arkadaşlarına tavsiye edenler, size de çok teşekkürler.
Yorumlarınızı beklediğimi biliyorsunuz. Şöyle uzun uzun, satır aralarında beş on tane yapsanız falan. Çok güzel olur ;) Satır aralarındaki yorumlar sizi de dahil ediyor bence hikayeye. Çok konuşmayayım. Hepimize güzel okumalar. Hadi eyvallah millet!!!

KAAN'IN AĞZINDAN

İkra'nın nefesi değil benim nefesim kesilmişti bugün. Kendimi affettirmek için gittiğim evinde Fatih hocanın kucağında öylesine yattığını gördüğümde benim nefesim kesilmişti tam da.

Yanına koşup gözleri kapalı nefes alamadığını gördüğümde ise bir viraneydim artık. Yıkılmayı bekleyen ; yanmayı, kül olmayı arzulayan bir virane.

Ben , biliyordum artık ne zaman, nasıl öleceğimi. Ne zaman onu kaybedecek olsam ölecekmişim demek ki. Bir kere de değil bin kere belli ki.

Şimdi de öylece durmuş , İkra'yı bekliyorduk.

Hepimiz uzun koridorun bir ucuna çökmüş, gözümüz kapıda doktoru bekliyorduk. Bir açıklama, bir sebep...

Uyanmış mıydı acaba?

Ambulansa götürmeden hemen önce bayılmıştı. Kucağımda baygındı.

Baygın girmişti bu hastaneye, gözlerimi ayıramadığım şu odaya.

Şeyma'nın bağırması ile hepimiz ona döndük.

"Bizim yüzümüzden Buket, bizim yüzümüzden! Biz yaptık!"

Şeyma'nın neyi kastettiğini anlamamıştım ama elbet soracaktım. Sadece şimdi değildi. Ne ben iyiydim ne de kızlar. Biraz bekleyecektim.

Şeyma'nın ağlaması bir türlü durmazken Buket Şeyma'yı oturduğu duvar kenarından kaldırıp dışarı çıkardı.

Fatih amca ayakta, dudaklarını sürekli oynatarak dua ediyorken Selma teyze elinde mendil ağlıyordu.

Şeymanın annesi Selma teyze nin yanında oturup destek olurken babası da bir köşede oturuyordu.

" Ne oluyor içeride? Ablam ne halde? "

Akif de annesinin diğer yanına oturmuş, sesini doktorlara duyurmak istercesine bağırıyordu.

Ben mi? Ben kapının dibine çökmüş kafamı duvara vuruyordum.

Kafamın içindeki düşünceleri öldürürcesine vuruyordum.

Ya ambulans geç gelseydi, ya nefessiz kalsaydı. Ya... Ya ölseydi!

Kafamı daha fazla vurdum duvara. Bir daha vuracakken kafam duvara değil bir ele çarptı. Başımı kaldırdığımda Eray'ı gördüm.

" Bir şey söylemediler mi daha ?"

" Hayır. "

Eray, elini omzuma koyup sıktı. Siyah gözlüğü, beyaz gömleğine geçirilmişti yine.

Ben aradığımda apar topar gelmişlerdi onlar da.

" Dışarı çıkalım hadi . Dağılmışsın"

Kafamı sallayıp kapının dibinden kalktım.

Mavi gömleğimin kollarını biraz daha yukarı çıkarırken Fatih hocanın yanına yavaş yavaş yürüdüm. Benim geldiğimi görünce volta atmayı bırakıp olduğu yerde bekledi. Yaşlanmıştı Fatih hoca. Saçları beyazlamıştı, yüzünde ve alnındaki çizgiler artmıştı.

İKRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin