13. Bölüm "Belki de"

46.3K 2.2K 125
                                    

"Belki de O'dur. Seveceğin, özleyeceğin, uğruna acılar çekmeye razı geleceğin...  Kalp dediğin öyle kolay kolay yanılmaz. Akıl değil ki bu formülü yanlış yazsın, soruyu yanlış çözsün. Kalbine güven, inancına güven. Güzel günlerin geleceğine güven."

"Bölmüyorum değil mi?"

Her okuyuşta biraz daha altını çizdiğim paragrafı  beşinciye okuyordum ki paragrafın ortasında kaldım. Buket sarı çınar yapraklarının çıtırtısı eşliğinde yanıma çöküp benim gibi sırtını ağacın gövdesine yasladı, laptop çantasını önüne bırakıp ön cebinden bisküvi paketini çıkardı, itinayla açtı ve bana uzattı. En üstteki bisküviyi aldım ve ağzıma attım. Buğdaylı bisküvisinden ağzına attıktan sonra kitaba bakıp "Çok sevdin galiba," dedi. Altı çizili paragrafı gördüğünde okumak yerine başını çevirdi. Şeyma burada olsaydı çoktan kitabı elimden kapmıştı. Buket Şeyma'dan, benden ve herkesten çok daha sakin bir yapıya sahipti.

"Geldiğimi bile duymadığına göre içinde kendine dair çok şey buldun demek ki."

Buket'i anlamak çok zordu. Başta tanıdıkça anlarım diyordum ama zaman geçtikçe onu hiçbir zaman tam anlayamacağımı idrak ediyordum. Hep söylediklerinden fazlası vardı kelimelerinin gölgesinde. Çoğu zaman, pek konuşmazdı zaten, genelde basit cümleler kurmaya özen gösterirdi. Cümleleri hep kısa, kelimeleri hep ilk anlamlarındaydı. Kimsenin onu anlamayacağını çoktan kabul etmişti.

Kitabi kapatıp yanıma bırakırken "İnsan uğraşınca her okuduğundan kendine bir pay çıkarıyor işte," dedim. "Sanki tüm dünya bizim etrafımızda dönüyormuş gibi kitap da sadece bize yazılmış gibi düşünüyoruz. Kendimizi özel hissetmek için sebepler bulup duruyoruz."

"İnsanın yaşamak için sudan ekmekten önce kendini önemli hissetmeye ihtiyacı var."

Paketteki bisküviler bittikten sonra paketi avucunda buruşturup çantasının ön cebine koydu. Bacaklarını çimenlerin üzerinde uzatırken "Ne zamandır ortalarda görünmüyor," dedi. "Kim?" Göz ucuyla bana baktı. "Kaan."

Kaan...  Yirmi altı gün olmuştu. Okula uğramıyordu. Alp ile Eray arada gelip birkaç derse girip kantinde oturuyorlardı ama o yanlarında hiç olmuyordu. Ben de yanlarına gidip sormuyordum. Kimseyle konuştuğum yoktu zaten. Kızlarla bile çoğu zaman ayrı takılır olmuştuk.

"Özlüyor musun?"

"Efendim?"

Başını sallayıp güldü. "Kendini öyle kabuğuna çektin ki yakında dışarıdaki sesleri bile duyamayacaksın kendi iç sesinden." Kolundaki saate bakıp ayaklandı. "Dersim başlamak üzere." Üzerindeki yaprakları silkip okula yürüdü. Daha arkasından iyi dersler dememe kalmadan topuklarının üzerinde geri döndü. "Bugün okula geleceğini duydum. Haberin olsun." Göz kırpıp döndü gitti.

"Kim gelecek?" Kollarını iki yana açıp yürümeye devam edince ayaklandım. Kaan gelecekti belli. Ee, ne yapacaktım? Yani ne yapmalıydım? İki adım sağa... Üç adım sola... Tekrar sağa... Tekrar sola... Telaş yapma, sakin ol, sakinleş. Belki karşılaşmayacaksınız, belki yanından geçip gidecek, bakmayacak bile. Belki bakacak ama görmeyecek... Bakacak ama görmeyecek.

Kitabı çantama koyup çantayı omzuma astım. Kantine gitsem kesin orada görürdüm. Onu görmek için gitmeli miydim? Kütüphaneye gitsem peki? O zaman da hiç göremezdim. En iyisi kuş bakışı görmek, iyi mi değil mi öyle anlamaktı. Otoparkın yanından geçerken arabası hemen gözüme çarptı. Etrafı hızlıca taradım,yoktu. Binaya girip merdivenleri olabildiğince çabuk çıktım ve üçüncü katın görüş açısı en geniş penceresini belirlemek için pencere pencere dolaştım. Hiçbir pencere bahçeyi tam görmüyordu. En iyisi boş sınıf bulmaktı, sınıflar kantini ve havuzu tam görüyordu. Boş sınıfı bulmak kolay oldu. Sınıfa girip kapıyı kapattım. Çantamı kürsüye bırakıp pencereye koştum. Onu göreceğime öyle emindim ki beni görmemesi için pencereye tam yanaşmadım. Beş dakika kadar etrafı taradım, alt üst ettim bulamadım. Bir ara Şeyma gözüme çarptı. Yalnızdı, yanında Alp yoktu. Belki de Alp'in yanına gidiyordu ve Kaan da Alp'in yanındaydı. Şeyma'yı takip ettim ama havuzun başında oturup telefonda konuşmaya başladı. Halinden belliydi ki annesiyle konuşuyordu. Annesiyle konuşurken eli genelde boynunda olurdu.

İKRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin